Dört Mezhep İmamına Göre Ölülere Kur’an Okunur Mu?
İslam ilahi nizam’ın en önemli özelliği kulların yalnız Allah’a ibadet etmelerini, ona hiçbir şey ortak koşmayarak Allah’ın razı olduğu yöntemlerle Allah’a ibadet etmesidir. Bu ilahi sistem büyük küçük hayatın her noktasında emirler, yasaklar ve serbestler gibi değer yargılarını vaaz etmiş ve bu konuda kullara düşen bu ilahi çizgilere göre hayatını yaşamasıdır.
Bugün insanların birçokları maalesef ilahi öğretiler konusunda cehalete düşerek hurafe, bid’at, şirk ve buna benzer uygulamalarla kendini islam’a nispet etmek suretiyle Allah’a ibadet ettiğini iddia etmektedir. Halbuki ibadetlerin ölçüsü Kur’an ve sünnettir. Allah’ın razı olmadığı yöntemlerle ibadetleri yerine getirmek Allah’tan başkasına ibadet etmektir.
Sahabeler ve Rasulullahin övdüğü nesil ve ihsan’la selef alimlerimize tabi olmuş kimseler, hayatlarında ölülere kur’an okuma, ölünün yıl dönümünü kutlamak, taziye çadırları kurmak, özel olarak kur’an okuyucuları çağırmak, 40 gün ve 52 gün gibi buna benzer bid’ad uygulamalar asla olmamıştır.
خَيْرُ النَّاسِ قَرْنيِ، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ.
İnsanların en hayırlısı benimle beraber yaşayan mü’minler (sahabe) sonra onların ardından gelenler (tabiin) sonra da bunların ardından gelenler (Etbaut tabiin)’dir.
مَنْ أَحْدَثَ فيِ أَمْرِناَ هَذاَ ماَ لَيْسَ مِنْهُ، فَهُوَ رَدٌّ
“Kim, bizim bu işimizde/dinimizde bulunmayan dine aykırı bir şey yani (bir’at) icad ederse, bu reddedilir.
Mali Ve Bedeni İbadetlerin Sevabı Ölüye Ulaşır Mı?
Peygamberimiz sahabe ve sonraki neslin ölüler için yaptığı meşru olan ameller vardır. Ölmüş olan kimseye dua etmek, ona mağfiret dilemek, onun için sadaka vermek, onun borcunu ödemek, onun arkadaşlarını ziyaret etmek, ölünün vasiyetini yerine getirmek, onun adına hac-umre yapmak, oruç tutmak onu hayırla yad etmek ve arkadaşlarına ikramda bulunmak gibi uygulamalar sebebiyle ölü bir kimse bunlardan gelen sevaptan faydalanır.
َمَنْ أَحْيَا سُنَّتِي فَقَدْ أَحَبَّنِي وَمَنْ أَحَبَّنِي كَانَ مَعِي فِي الْجَنَّةِ
Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur. (Tirmizi)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;
اذا مات الانسان انقطع عنه عمله الا من ثلاثة: الا من صدقة جارية، او علم ينتفع به، او ولد صالح يدعو له.
İnsan ölünce şu üç şeyden başka ameli sona erer; devam eden sadaka, yararlanılan bilgi ve kendisine duâ eden hayırlı evlat. (İbn Mâce)
Mezheplere Göre Ölülere Kur’an Okumak.
1-Hanefi Mezhebine Göre; Namaz kılmak, kur’an okumak gibi bedenle yapılan ibadetlerin sevabı ölüye ulaşır. Tıpkı alimlerin görüş birliği ile mali ibadetlerden doğan sevapların ona ulaştığı gibi. Ebu Hanife, Hanbeli, Şafii ve Maliki’nin bazı taraftarları bu görüştedirler.
Ebu hanife, imam Nevevi, Ebu bekir hilal, imam Sanani, ibni teymiye ve İmam Ahmed’den gelen son rivayette kabir başlarında kuran okumanın sakıncası yoktur.
İmam sananin rivayetine göre; Ebu Hanife kişinin üç kere ayetel kürsi okuyarak bu okuduğunun sevabını kabir ehline gönderebileceğini belirtir.
2-İmam Malik; Bu mezhebin bir kısım alimlerin çoğunluğuna göre bedenle yapılan ibadetlerin sevabı kesinlikle ölüye ulaşmaz. Diyerek delilini söylemiştir;
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Şüphesiz insana, kendi çabasının dışında bir şey yoktur. (Necm, 39)
Hatta İmam Malik; ilk Müslümanlardan hiçbirinin böyle yaptığını görmüş ve işitmiş değilim demiştir.
Diğer tarafdan bu mezhebin alimleri bedeni ibadetler konusunda özellikle kur’anın okunmasını tavsiye etmişlerdir.
Mâlikî mezhebinde, şartsız olarak kişinin, kendi kabri üzerinde Kur’an okunmasını tavsiye etmesi caizdir. (Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami)
Mâlikîlerden Kadı İyaz, ölüye Kur’ân okumanın müstehab olduğunu söylemiştir. (Müslim Şerhi)
Maliki mezhebinin en meşhur allemelerinden biri olan İbn Rüşd, konuyla ilgili bir suale verdiği cevapta, Kur’an okuyup sevabını ölüye bağışlamanın caiz olduğunu ve herhangi bir ölünün ruhuna bağışlanan bu sevabın ölünün ruhuna ulaşacağını bildirmiştir. (Haşiyetu’d-Dessuki)
Malikiler duanın dışındaki bedeni ibadetlerin ölüye ulaşmayacağını söylemişlerdir. Onlara göre ölünün yanında Kur’ân okunabilir ama gerek defin sırasında gerekse definden sonra ölülere Kur’ân okunmaz. Zira okunacağına dair seleften herhangi bir fetvâ nakledilmemiştir. Fakat Abdulhak el-İşbîlî ve Kurtubî gibi müteahhir Mâlikî âlimleri özellikle de Endülüs fukahâsı, ölülere Kur’ân okunabileceğini ve ölülerin bundan yararlanacağını söylemişlerdir.
Diğer taraftan Şa’bî’nin bu sözünü, benzer lafızlarla İbn Ebî Şeybe de rivâyet etmiştir. Buna göre Şa’bî şöyle demiştir:
كانت الانصار يقرؤن عند الميت بسورة البقرة
“Medineliler, ölünün yanında bakara sûresini okurlardı.”
Bu haberin isnadında Hafs b. Ğıyas ve Mücâlid b. Sa’d vardır ki, bunlardan birincisi sikâ ikincisi ise makbûldür.
3-İmam Şafi meşhur görüşüne göre ölüye okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşması söz konusu değildir.
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Şüphesiz insana, kendi çabasının dışında bir şey yoktur. (Necm: 39)
Ancak, Maliki ve Şafii mezhebinin müteahhir/daha sonra gelen alimleri de Hanefi ve Hanbeli alimleri gibi düşünürler. ( Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslami)
Şafiiler ise, zekat ve oruç fidyesi gibi ölü namına yapılan ibadetlerin ölüye fayda vereceği, ama Kur’an okumak ve namaz kılmak gibi bedeni ibadetlerin sevabının ölüye ulaşmayacağı kanaatindedirler. Fakat İbn Abdüsselâm dışında hicri altıncı asırdan itibaren, Şafii fukahâsı da Hanefîlerin görüşünü benimsemiş ve ölülere kur’ân okunabileceğini söylemişlerdir.
Nevevî, İmâm Şâfi’nin şu sözlerini nakleder: “Mezarın başında Kur’ân’dan âyet ve sûreler okumak müstehabdır.” (Nevevî, Riyazu’s-Salihin, s. 293)
İbn Hacer: “Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı, bölünmeden tam olarak kendisine ulaşır, bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur. (Buğyetu’l-Musterşidîn, s97)
Hatta İmâm Nevevî, “Ashabımız şöyle dedi: Mezarlığı ziyaret eden kimsenin öncelikle kabirlere selâm vermesi, sonra da hem ziyaret ettiği kimselere hem de bütün Müslümanlara duâ etmesi ve Kur’ân’dan kolayına gelen yerleri okuduktan sonra ölülere duâ etmesi müstehaptır.” dedikten sonra, bu görüşün bizzat İmam Şâfii’nin ve Şafii ulemâsının görüşü olduğunu kesin bir dille belirtmiştir.
İmam Nevevi El-Ezkâr’ında ise, İmâm Şâfiî ve arkadaşlarının, “Ziyaretçilerin, kabirde Kur’ân’dan bir bölüm okumaları müstehaptır. Şâyet Kur’ân’ın tamamını okurlarsa/hatim yaparlarsa daha güzel olur” dediklerini naklederek bilinenin aksine, Şafii’nin görüşünün müsbet yönde olduğunu ifade etmiştir.
4- İmam Ahmed’in Mezhebine Göre; İlk başlarda kur’an okumanın bid’at olduğunu daha sonra fikrini değiştirdiğini sonra müsbet yönde kur’an okumaya cevaz vermiştir.
اذا دخلتم المقابر اقرؤا آية الكرسى ثلاث مرار (قل هو الله احد) ثم قل اللهم ان فضله لاهل المقابر
“Kabristana girdiğinizde Âyetülkürsî ve üç defa İhlâs sûresini okuyarak şöyle duâ edin: Allah’ım! Onun ecrini şu kabir halkına ulaştır.” başka bir rivâyette ise, “…Fâtiha sûresini, Muâvizeteyn ve İhlâs sûrelerini okuyunuz. Sonra da bunu kabir halkına bağışlayınız. Çünkü o ölülere ulaşır.” buyurmuştur.
Hanbelî mezhebinin önde gelen fakihlerinden İbn Kudâme, İbn Kudâme el-Makdisî ve İbn Teymiyye, İbn Hanbel’in bu görüşünün daha meşhur olduğunu söyleyerek tercihte bulunmuşlardır.
Bunun üzerine Muhammed, Leclâc radıyallahu anh hadisini, Mübeşşir b. İsmail’in kendisine rivâyet ettiğini söylemiştir. Sahâbeden Leclâc radıyallahu anh oğluna vasiyette bulunurken şöyle demiştir:
عن عبد الرحمن بن العلاء بن اللجلاج عن أبيه عن جده قال: قال لى أبى: يا بني! إذا أنا مت فالحدني فإذا وضعتني فى لحدى فقل: بسم الله وعلى ملة رسول الله، ثم سن على الثرى سنا، ثم اقرأ عند رأسي بفاتحة البقرة وخاتمتها، فانى سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول ذلك.
“Oğulcuğum! Ben öldüğüm zaman beni mezara göm! Beni mezarıma koyduğun zaman şöyle söyle: Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâh. Sonra da üzerime toprak atarak onu düzle! Daha sonra da, başucumda bakara suresi’nin baş tarafını ve son kısmını oku. Zira ben Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) böyle dediğini duydum.” (Taberânî, İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, el-Beyhakî)
Bunun üzerine Muhammed b. Kudâme, Ahmed b. Hanbel’den, Mübeşşir b. İsmâîl el-Halebî hakkındaki düşüncesini ve ondan hadis alıp almadığını sormuş, o da söz konusu şahsın sikâ (rivayet hususunda güvenilir, muteber) olduğunu ve kendisinden rivâyette bulunduğunu ifâde etmiştir.
Bunu duyan Ahmed İbn Hanbel, kabirde Kur’ân okumanın bid’at olduğunu söylediği adamın çağrılmasını ve kırâatına devam etmesini istemiştir. (İbn Kudâme, age.)
Hanbelîler de Hanefîler gibi düşünerek, ölülere Kur’ân okunmasını câiz görmüşlerdir. Ahmed b. Hanbel, kabirlerde Kur’ân okunmasının bid’at olduğunu söylemiş, daha sonra ise bu fetvâsından dönmüştür. (İbn Kudâme, el-Muğni)
Kabrin başında Kur’an okumakla alakalı olarak Şeyhu’l-İslam ilgili eserin devamında şunları zikretmiştir;
Ölü için dua etmek, ona mağfiret dilemek ve onun adına sadaka vermek gibi ibadetler, kendisine bundan daha büyük sevap kazandırıcı hareketlerdir. Hem de bu hareketleri ölü adına yapmak şeriata uygundur, hiç bir yönden sakıncalı değildir.
Sonuç olarak cumhur ulemaya göre kur’an-ı kerim’in ölülere okunabileceğini ve sevabının bu kimselere başlanacağını onların da bu sevaptan yararlanacağını söylemişlerdir. Her ne kadar İmam Şafii ve İmam Malik kendileri bedeni amellerin ölüye ulaşmadığını, dolayısıyla kur’an okumanın bidat olduğunu söyleseler de bu iki mezhep içinde muhakkik alimler düzeyinde olan kimseler kur’an okunabileceğini ifade etmişlerdir. Dolayısıyla Kur’an okuna bileceği sevabının bu kimseye bağışlanacağı ve bu kimsenin fayda göreceği ile ilgili cumhur ulamanın icmaya varan bir ittifak içindedirler.
Kur’an-ı Kerim’de gerek müslümanların ve meleklerin Müslümanlara dua etmeleri ve onlara istiğfarda bulunmaları ayetlerde geçmektedir.
Sünnete o kadar çok delil vardır ki ölmüş kimselere dua etmek, onlara hayırda bulunmak, onlara sadaka vermek, onlar için hac ve umre yapmak, onların dostlarını ziyaret etmek ve onlara mağfiret dilemek geçmektedir.
Dolayısıyla her ne kadar peygamber aleyhisselatu vessellem döneminde böyle bir uygulama yukarıda delillendirdiğimiz üzere çok sık rivayetler vardır. Zaten dört mezhep imamının çoğunluğuna göre kur’an okumanın sevabının bu kimselere ulaşması bir fayda ve bir sevap olarak yeterlidir.
Kur’an Okumanın Bid’at Olduğunu Söyleyenler.
Kur’an okumanın bir bid’at olduğunu söyleyen kimselerin görüşüne baktığımızda kendilerince müsbet delillere sarılarak hiç bir şekilde kur’an okunmaması gerektiğini söyleyen kimselerin belli delilleri vardır.
اقرا وياس موتكم
Ölülerinize Yasin okuyun! (Abu Davud)
Senedi zayıf olan bu hadisi alimlerin çoğunluğu sekerat anında ölüm ile yaşam arasında olan kimse için kur’an okuması gerektiğini alimler serd ettiğini söylemişlerdir.
Zaten Peygamberimiz; ”Ölülere la ilahe illallah cümlesini telkin edin’’ hadisinin manası bu olsa gerek. Çünkü bu hadis sekerat anında ölüm ile yaşam arasında olan kimse için Peygamberimiz ”ölü” tabirini kullanıyor halbuki hasta olan kimse henüz ölmüş değildir.
لَا تَجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ مَقَابِرَ، إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْفِرُ مِنْ الْبَيْتِ الَّذِي تُقْرَأُ فِيهِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ
Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, hiç şüphesiz bakara okunan evde şeytan kacar. (Muslim)
صَلُّوا فِي بُيُوتِكُمْ، وَلَا تَتَّخِذُوهَا قُبُورًا
Evlerinizde namaz kılın oraları kabirlere çevirmeyin. (Muslim)
Dolayısıyla bu delilleri göz önünde bulundurduğumuzda pratik olarak Kur’an’ın mezarlarda ve cenazelerde okunmasının bidat dolduğu anlaşılmış olur.
Zaten hadislerde Resulullah aleyhissalatu vesellem evlerimizi kabirlere çevirmemiz adına evlerimizde kur’an ve namaz kılmamızı emretmekte ve dolaylı olarak namaz ve kur’an’ın kabirlerde okunmayacağı vurgulamıştır.
Yine bununla beraber ibni Ömer (r.anhuma) kendisi ölmeden önce vasiyet bırakarak öldükten sonra bakara suresinin okunmasını vasiyet etmesi, sahabeden Leclac radıyallahu anh taberani ve beyhaki’de geçen bir hadiste çocuğuna öldükten sonra kendisine bakara okunmasını tavsiye etmiş ve hatta bunu resulullah’tan bizzat duyduğunu da ifade etmiştir.
Bu rivayetlere baktığımızda bir kimse edebi uygun bir şekilde ölülere kur’an okumasında bir mahsur olmadığı ve sevabında o kimseye ulaştığına inanabilir ve bu konuda kimse sen bid’at işledin diyemez. Çünku müsbet ve menfi rivayetler sonucunda cumhur ulama okunması taraftarıdır. Pratik olarak mezarlarda ve cenazelerde kur’an okumayan ve bunu bidat gören kimselere karşı da görüşlerine saygı duyulmalıdır, Çünkü rivayetlere göre amel etmek bu dinin usuludür.
Belli özel günlerde alışkanlık halini almış kur’an okumak, zikir yapmak, dua yapmak ve orayı bayram ve kutlama yerine çevirmek kesinlikle bir bidattır ve bundan beri olmak gerekir.
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder