Bela ve Musibetler Allah’tan Kullarına Hediye’dir.
İnsanın yeryüzünde yaratılmasının en temel sebeplerinden birisi Allah’a kulluk bilinci ile ibadet etmesidir. Yeryüzünü insana elverişli kılan, insanlar için Resuller gönderen, Kitabı indiren Allah, kendi ilahi yasaları ve rabbani hayat programı ile kullara esenlik, güven, huzur, adalet, insanlar arasında dayanışma ve yardımlaşmayı tesis etmek adına insanı var etmekle beraber, imtihanı da imanın ispatı için gerekli kılmak suretiyle bela ve musibet ile sabreden ile isyan edeni, iman eden ile kafir olanı, Allahı birleyen ile müşrik olanı ve nankör ile şükredenin davranışlarını, tercih ve seçimlerini Ahirette kulunu şahit kılmak suretiyle imtihanı gerekli kılmıştır.
اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
Yoksa insanlar, “İman ettik.” dedikten sonra, imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sandılar? (Ankebût)
Allah’a iman eden Rasullerin davetine icabet eden ve Allah’ın indirdiği kitabın yasalara göre hayatlarını ikame eden Müslüman toplumlarda ve müslüman olmayan toplumlarda hiç şüphesiz Bela ve Musibetin olması Sünnetullah’tandır. Rabbimiz Allah, Kur’an ve hadislerde geçmiş toplumlardan haberler sunarak geçmiş toplumların bela, musibet ve helak sebeplerini anlatarak bunlardan ibret almamızı istemiştir.
اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ
Kendilerinden önce nice toplulukları helak ettiğimizi görmediler mi? (En’âm, 6)
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ
Sizden önceki toplumların başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onların başına çeşitli yoksulluklar ve musibetler geldi. Öylesine sarsıldılar ki; (sonunda) Resûl ve onunla beraber olan müminler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” dediler. Dikkat edin! Şüphesiz ki Allah’ın yardımı yakındır. (Bakara, 214)
Habbab bin Eret (R.anhu) şöyle rivayet ediyor;
“Rasûlullah Kâbe’nin gölgesinde bir bürdeye yaslanmış otururken, gelip (müşriklerin yaptıklarından) şikâyette bulunduk: ‘Bize yardım etmiyor musun, bize dua etmiyor musun?’ dedik. Şu cevabı verdi: ‘Sizden önce öyleleri vardı ki, kişi yakalanıyor, onun için hazırlanan çukura konuyor, sonra getirilen bir testere ile başının ortasından ikiye bölünüyordu. Bazısı vardı, demir taraklarla taranıyor, vücudunda sadece et ve kemik kalıyordu. Bu yapılanlar onları dininden çeviremiyordu. Allah’a kasem olsun Allah bu dini tamamlayacaktır. Öyle ki, bir yolcu devesine bindi mi San’a’dan kalkıp Hadramevt’e kadar gidecek, Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayacak, koyunu için de sadece kurttan korkacak. Ancak siz acele ediyorsunuz.!’ ” (Buhari)
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ
Başına gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her kötülük de kendindendir. (Nisâ, 79)
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Yalnızca sizden zalimlerin başına gelmekle kalmayacak, (suçlu suçsuz herkesi kuşatacak o dehşetli) fitneden sakının. Bilin ki Allah, cezası çetin olandır. (Enfâl, 25)
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Allah’ın izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a iman ederse, (Allah) onun kalbini hidayet eder. Allah, her şeyi bilendir. (Teğabûn, 11)
وَمَٓا اَصَابَكُمْ مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ
Başınıza gelen her musibet, ellerinizle kazandığınız (günahlar) sebebiyledir. Hem (Allah) çoğunu da affeder. (Şûrâ, 30)
اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ
156 . Onlar ki başlarına bir musibet geldiğinde: “Şüphesiz ki biz Allah’a aitiz/Allah’tan geldik ve hiç şüphesiz yine O’na döneceğiz.” derler. (Bakara, 156)
Bela ve Müsibetlerin Başlıca Sebepleri
1- Hak ile batılı birbirinden ayırması: Allah kulların doğru yola, hakka ve hidayete ulaşabilmesi yada kulların düştükleri şirk ve batıl hayatlarındaki zulüm, bela ve musibet gibi benzeri imtihanlarla ve fıtratındaki islam bilinciyle Allah’a yönelmesi, yardım ve hidayeti dilemesini sağlamak için imtihanı kullar için gerekli kılmıştır.
وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Gerçeği bildiğiniz hâlde hakkı batılla karıştırıp (bu suretle) hakkı gizlemeyin. (Bakara, 42)
2- Sabredenleri ortaya çıkarmak: Allah’a iman etmiş olan Müslümanları açlık, korku, savaş, ölüm ve benzeri sebeplerle imtihan edilmesinin bir diğer sebei sabreden ile isyan edeni ayırması için bu imtihanı kulları için Allah gerekli kılmıştır.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ
Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (Bakara, 155)
3- Kim daha güzel amel yapmak için: Yeryüzünü kullarına elverişli kılan ve orada her türlü nimeti kullarına var eden, kulları arasında kim daha güzel söz ve güzel amel işlesin diye orayı bir imtihan aracı kılmıştır. Kimisi şirk, küfür, zulüm, adaletsizlik ve ahlaksızlığı hayatlarına egemen kılarken, kimileri hayatında iman, islam, adalet, sevgi, yardımlaşma, dayanışma ve iyilik amellerini tercih eder. Kullar bu bu özgür seçimleriyle hesaba çekilirler.
اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًاۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ
O (Allah) ki; hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek/ortaya çıkarmak için, ölümü ve hayatı yarattı. O (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) El-Ğafûr’dur. (Mülk, 2)
4- Pis ile temiz ayırmak için: Allah pis ile temizi, kafir ile mümini, müşrik ile muvahidi, şükreden ile nankörü ve ahlaksız ile ahlaklıyı ayırmak ve ahiret gününde bunu insana şahit kılmak adına imtihanı gerekli kılmıştır.
مَا كَانَ اللّٰهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِن۪ينَ عَلٰى مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتّٰى يَم۪يزَ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِۜ
Allah pis ile temizi birbirinden ayırmadan, siz müminleri bulunduğunuz hâl üzere öylece bırakacak değildir. (Ali imran:79)
5- Cihad edenleri ortaya çıkarmak için: Müslümanlar arasında insanlar çeşit çeşit, farklı makam ve konumdadırlar. Kimileri iman ile beraber tembel, kimileri imanla beraber çalışkan, kimileri pasif, kimileri atılgan, kimileri küfre karşı muhalefet eden ve kimileri sus pus vaziyettdir. Allah Müslümanlar arasında cihad eden ile cihad etmeyenleri ayırmak için imtihanı kullarına gerekli kılmıştır.
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِر۪ينَ
Allah sizin aranızdan cihad edenleri ve sabredenleri açığa çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? (Ali imran:142)
6- Kafirlere benzeme imtihanı: Müslüman iddiasını taşımış ama ilahi öğretilerden yüz çevirmiş, sosyal, siyasi, ekonomik, yasama, ahlaki gibi akidevi olarak kafirlere itaat etmek büyük bir hüsran ve zulümdür. Şüphesiz bu kimseler her ne kadar islam iddiasını taşısalarda onlar islam milletten çıkmış kimselerdir. Allah bizi akidevi olarak onlara benzemeyi haram kılmıştır. Bu sebeple kafirlere itaat yönüyle imtihan edeceğini vaat etmiştir.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ
Ey iman edenler! Şayet kâfirlere itaat ederseniz sizi topuklarınız üzerine gerisin geriye çevirirler, hüsrana uğramış bir şekilde dönersiniz. (Ali İmran:149)
7- Tevbe ve ibret almak için: Rabbimiz bela ve müsibetleri kullarına bir uyarı şeklinde göndermesi onların ibret alması, akletmesi, durumlarını düzeltip ve tevbe etmeleri içindir.
اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ
Her yıl bir veya iki defa (Allah tarafından) imtihan edildiklerini, (buna rağmen) tevbe etmeyip öğüt almadıklarını görmüyorlar mı? (Tevbe, 126)
8- Bela ve musibetlere maruz kalmak hassaten Müslümana ait bir özelliktir.
اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ
Onlar ki başlarına bir musibet geldiğinde: “Şüphesiz ki biz Allah’a aitiz/Allah’tan geldik ve hiç şüphesiz yine O’na döneceğiz.” derler. (Bakara, 156)
9- Dağılan ümmeti toparlamak: Aynı dini ve aynı imanı paylaşan bir toplum bela ve müsibetlerle dayanışma, yardımlaşma ve sevgi gibi ülfetlere ulaşır. Bu da ümmetin bir araya gelmesi için bir sebeptir.
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Allah’ın ipine hep beraber/topluca tutunun ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Bir zamanlar düşmandınız da Allah kalplerinizi birbirine ısındırmıştı. O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz ateş çukurunun kenarındaydınız da sizi ondan kurtarmıştı. Hidayete eresiniz diye Allah ayetlerini sizin için açıklamaktadır. (Ali imran:103)
Bela ve Müsibetler Allah’tan Mümin Kullarına Bir Hediyedir.
1- Sabrı öğretmesi: Bela ve musibetler kulun zorluk ve sıkıntılara karşı sabırlı, mukavemet, sebat ve dirençli olmayı öğretir. Çünkü kul bela ve musibetlerin Allah’ın izniyle geldiği bilinciyle hareket etmek suretiyle seçimlerini sabırdan yana kullanır. Onlar Allah’ın kullarına zulmetmeyen bilakis onların hayrını isteyen bir Allah’a iman edasıyla bela ve müsibetlere karşı sabır ile karşılık verir.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ
Ey iman edenler! Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara, 153)
2- İnsanı olgunlaştırır: Bela ve musibetler insanın karakterinde, kişiliğinde ve doğasında denge, düzen insanlar arasında her türlü dengesiz tutum ve davranıştan alıkoyar. Çünkü gelen bela ve musibet ıslah ve terbiye öğretileri ile olgunluk gibi güzel bir faydayı öğretmiştir.
3- Hikmet’e sebeptir. Bela ve musibetler kişinin konuşmasında, davranışında ve insanlarla olan ilişkilerinde faydalı, çalışkan, iyilik ve her türlü güzel hikmetlere ulaşmasına sebeptir.
يُؤْتِي الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُو۫تِيَ خَيْرًا كَث۪يرًاۜ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Hikmeti (olgunluğu, söz ve davranışta isabetli olmayı) dilediğine verir. Kime de hikmet verilmişse ona çok fazla hayır verilmiştir. Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar. (Bakara, 269)
4- Allah’a kulluk bilincine sebeptir: Bela ve musibetler kulun Allah’ı tanıması, itaat etmesi ve yaşam programını ondan almasına sebeptir. Çünkü bela ve musibetler bir terbiye ve ıslah mesafesinde olan ilahi bir müdahaledir. Bu bilinçle hareket eden kullar Allah ile dost ve ibadetlerinde samimiyete ulaşır.
5- İnsanı yardımsever yapar: Bela ve musibet ile karşılaşmış, onu yaşamış, acısını, sıkıntısını, meşakkat ve zorluğunu yaşamış olan bir insan Mazlum konumundadır. Kendisi bu durumu yaşaması sebebiyle başkalarının da aynı konumda sıkıntı ve musibet ile karşılaştığında bütün iliklerine kadar bunu hissedererek yardımlaşma ve dayanışma bağıyla insanların yardımına koşar.
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Günah ve haddi aşma üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz ki Allah, cezası çetin olandır. (Mâide, 2)
6- Sevgi bilincine ulaşır: Bela ve musibetler kulların kaskatı olan kalplerini yumuşatır, olumsuz niyetlerini olumlu niyetlere çevirir ve böyle bir kalbin yumuşaması ile sevgi, merhamet, ihlas, samimiyet ve içtenlik müslümanlar arasında tesis olunur.
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ
Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlilerdir. (Fetih, 29)
7- Günahlara kefaret olur: Bela ve musibetler insanların işledikleri günahlara karşılık bir kefaret ve bir bağışlanmadır.
ما يزَال البَلاء بِالمُؤمن والمُؤمِنة في نفسه وولده وماله حتَّى يَلقَى الله تعالى وما عليه خَطِيئَة.
Ebû Hureyre -radıyallahu anh-’dan merfû olarak rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Erkek olsun kadın olsun mü’min, Allah’a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden, çoluk çocuğundan, malından belâ eksik olmaz. (Hasen Hadis Tirmizi)
“إذا أراد الله بعبده الخير عجل له العقوبة في الدنيا، وإذا أراد بعبده الشر أمسك عنه بذنبه حتى يُوَافِيَ به يومَ القيامة”.
Enes -radıyallahu anh-’ın rivayet ettiği hadiste Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah bir kulu hakkında hayır dilerse, cezasını ertelemeyip bu dünyada verir. Kulu için bir şer dilerse, cezasını erteleyip kıyamet gününde verir.»
(Sahih Hadis Tirmizi)
8- Makamın yükselmesi ve sevaba ulaşmanın vesilesidir.
Aişe – radıyallahu anha’dan rivayet edildiğine göre Allah’ın Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Müslümana, vücûduna batacak bir dikene varıncaya kadar yorgunluk, hastalık, gelecekten kederlenme, geçmişten hüzünlenme, (başkalarından gelen) eza ve iç sıkıntısı isabet ederse, Allah muhakkak bu musibetleri sebebiyle o müslümanın günahlarından bir kısmına bunları kefaret kılar.” (Muslim)
9- Bela ve Musibetler insanın kendini yargılamasına, kibir, nefsine, şehvetine gem vurmaya, kusurlarını düşünmesine ve hatalarını gözden geçirmesine sebeptir.
لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـًٔا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ
Andolsun ki Allah, birçok yerde size yardım etti. Huneyn Günü’nde de (yardım etmişti). Hani sayıca çokluğunuz hoşunuza gitmiş, fakat size hiçbir fayda sağlamamıştı. Yeryüzü tüm genişliğine rağmen size dar gelmiş, sonra da arkanızı dönüp kaçmıştınız. (Tevbe, 25)
10- Bela ve musibetler bir eğitim süreci olmak sebebiyle insanları her türlü zorluk ve sıkıntılara hazırlar. Nitekim Resulullah aleyhisselam tüm ailesini kaybetmekle beraber, müşriklerden hakaret, zulüm, kovulmalar ve her türlü kötülüklere karşı karşıya gelmiştir. Sahabe işkence, zulüm ve bununla beraber hicret ile karşı karşıya gelmiştir. Onların bu sabırları, mücadeleleri ve imanları onların yeryüzünde dünyanın iki süper gücü olan Bizans ve Pers İmparatorluğu’nu yıkmak suretiyle süper güç yapmıştır.
اَلَّذ۪ينَ اِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْاَرْضِ اَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ وَاَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَلِلّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ
(O Allah’ın yardım ettiği kimseler) kendilerine yeryüzünde iktidar verildiğinde namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. İşlerin akıbeti (onlar hakkında nihai karar) Allah’a aittir. (Hac, 41)
11- Bela ve musibetler dost ile düşmanı ayıran en önemli sebeplerdendir. Bu zor vakitlerde kim yardım eder, sevgi ve onu yalnız bırakmaz ve bu imtihanla görülür.
12- Bela ve musibetler her şeyin geçici olduğunu hatırlatır. Nasıl ki her yeni eskiyor ve her doğan ölüyorsa! Şu dünya hayatının geçiciliği insanı ahirete hazırlar ve cennete ulaşmasına sebeptir.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ي كَبَدٍۜ
Andolsun ki biz insanı zorluk içinde yarattık. (Zorlu imtihanlara tabi tutulur ve zorluklara dayanıklıdır.) (Beled, 4)
12- İmtihanların şiddeti iman nispetinde orantılıdır.
Sa’d bin Ebi Vakkas radıyallahu anh rivayet ediyor:
“Allah Rasûlü’ne sordum. ‘İnsanların bela yönünden en ağır olanları kimlerdir?’ Dedi ki: ‘Peygamberler, sonra onlara derece olarak en yakın olan müminlerdir. Kişi imanı oranında belalara tabi olur. Dini kuvvetli olanın bela ve imtihanı da çetin olur. Dininde zayıf olanın imtihanı da basit olur. Belalar kulu, hatalarını tamamen dökmedikçe bırakmaz.’ ” (Sünen Sahipleri)
Bela ve musibetler karşısında öncelikli görevlerimiz:
1- Deprem sel ve afet gibi bela ve musibetlere karşı tedbir almak
2- Bela ve Musibet anında sabır göstermek.
Enes b. Mâlik (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Efendimiz (sav) çocuğunun mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçti. Ona: “Allah’tan kork ve sabret!” buyurdu. Kadın: “Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir.”, dedi. Kadın, Hz. Peygamberimiz (sav)’i tanıyamamıştı. Kendisine, onun Allah’ın Resulü (sav) olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamberimiz (sav)’in yanına gitti, orada (Özür beyan etmek üzere Hz. Peygamberimiz (sav)’e): “Sizi tanıyamadım.”, dedi. Efendimiz (sav) de: “Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurdu. (Buhari)
3- İslam’ın en önemli özelliği Müslümanlara sebeplere sarılmayı ve tedbir almak suretiyle tüm olumsuz durumlara karşı hazırlıklı olmayı öğretir.
4- Bela ve musibete maruz kalmış olan mazlumlara yardım etmek teselli etmek işlerini kolaylaştırmak gerekir.
“Başına bir felaket geleni taziye/teselli eden kimse, o sıkıntıya sabreden kadar sevap kazanır” (Tirmizi)
5- Bela ve musibetlere dua ve istiğfarda bulunmak hiç şüphesiz bu gibi afetlerin bizim nezdimizde Maddi manevi psikolojik olarak kolaylaşması hafifletilmesi anlamında büyük rol oynar.
وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
(Ayrıca) onlar bağışlanma dileyip dururken de Allah onlara azap edecek değildir. (Enfâl, 33)
قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
De ki: “Şayet duanız olmasaydı Allah katında bir kıymetiniz olur muydu? Ancak sizler yalanladınız. (Yalanlamanızın karşılığı olarak azap) kaçınılmaz olacaktır.” (Furkân, 77)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder