Allah’tan Başkasını Dua Ve Yardıma Çağırmak Sahibini Müşrik Yapar.
İstiğase/Yardıma çağırmak yada Dua; Arapça manası çağrı, nida, niyaz, temenni, rica, ibadet, tazarru, istek, talep, yardım ve davet ekmek gibi manalara gelir
İslam Istılahında Dua: Acizliğini itiraf ederek bütün benliğiyle Allah’a yönelerek ondan temenni, talep ve istekte bulunup faydaya ulaşmak ve zararı def etmeyi istemektir.
Dua İbadetin Tâ Kendisidir.
Dua, Allah ile kul arasında bir iletişim, randevuleşme, dayanışma ve kulluğun ispatıdır. Kim olursa olsun ister Müslüman ister gayri müslim olsun duanın ön kabul şartı yoktur. Kişi herhangi bir zaman ve mekanda Allah’a dua etmek suretiyle ihtiyaçlarının giderilemesini talep etmelidir.
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ
Biz, yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. (Fatiha: 5)
الدعاء مُخُّ العبادة
Dua ibadetin özüdür. (Tirmizi)
Kulun Allah’a dua etmesi ve duaların kabul edilmesi için özel günler mekanlar ve zamanları vardır. İslam’a göre dua talebinde bulunan kimsenin acizliği, zayıflığı ve kendisinin yüce olan bir yaratıcıdan bir şeyleri talep etme içgüdüsü vardır ve bu Allah’ın kuluna indirdiği bir içgüdüdür.
الدعاء هو العبادة
Dua ibadetin bizzat kendisidir. (Tirmizi)
Kendisinden başka ilah olmayan ve her şeye gücü yeten bir yaratıcıdan dua talebinde bulunmak peygamberlerin ve kitapların haber verdiği en önemli kulluk birimleridir.
قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ
De ki: “Şayet duanız olmasaydı Allah katında bir kıymetiniz olur muydu? (Furkân, 77)
ليس شيء اكرم على الله من الدعاء
Allah katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur. (Tirmizi)
Dolayısıyla Allah kendisine ibadet edebilmemiz için ibadetlerin sınırlarını peygamber aleyhissalatu vesselam’ın pratik hayatında bize göstermiştir.
ان الدعاء ينفع مما نزل ومما لم ينزل فعليكم عباد الله بالدعاء
Dua Bela’nın gelenine de gelmeyene de fayda verir. Öyleyse Ey Allah’ın kulları dua edin buyurur. (Tirmizi)
Dua’da Şirk Nedir?
Şirk Allah’ı hâşâ aciz, eksik, zayıf ya da Allah’a ait olan yetkilerin başkasına verilmesi, rabbani makamın ve ilahi özellikleri bir kimseye verilmesidir.
Şirk çeşitleri ve özellikleri büyük ve küçük olmak üzere iki çeşittir. Kur’an’ın ve peygamber efendimizin ilahi öğretilerine muhalefet eden her ibadet çeşidi duruma göre şirk, küfür ve haram olarak görülmüştür.
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ
(O hâlde) Allah’la beraber başka bir ilaha dua etme. Sonra azap edilenlerden olursun. (26/Şuarâ, 213)
اذا سالت فاسال الله واذا استعنت فاستعن بالله
“Bir şey istediğin vakit Allah’tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah’tan dile!” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Bugün insanların bir çokları duada, nida etmede, ümit, korku, hayır, şer, fayda, zarar, sığınmada, değer yargıları ve istiğase (yardım talep etme) gibi konularda, Allah ile beraber başkasına ya da Allah dışında tanrı taslaklarında oluşan ve kendilerine ibadet edilen kimseler ihdas etmişledir. Halbuki bu rabbani özellikler yalnız Allah’a aittir ve bu ibadet türleri yalnız Allaha yapılır.
İnsanların vahye dayanmayan zanlarınca şeyhlerinden yada Allah dostları olarak isimlendirilen kimselere dua talebinde bulunmak, sığınmak, medet diyere yardıma çağırmak, ümit ve korku ile o kimselere bağlanmak şirktir. Nitekim;
فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ
O halde Allah ile birlikte başkasına yalvarma! (Cin: 18)
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّؕ وَالَّذٖينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهٖ لَا يَسْتَجٖيبُونَ لَهُمْ بِشَيْءٍ اِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ اِلَى الْمَٓاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهٖؕ وَمَا دُعَٓاءُ الْكَافِرٖينَ اِلَّا فٖي ضَلَالٍ
Dua edilmeye lâyık olan O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri şeyler, onların hiçbir isteğini karşılayamazlar. Onlar ancak, ağzına gelsin diye iki avucunu suya doğru açıp yalvaran kimse gibidir. Halbuki bu yoldan su asla onun ağzına gelecek değildir. Kâfirlerin duası hep boşa gider. (Rad:14)
Mezar başlarında yatır ya da türbelerde şeyh ve salih kullar olarak isimlendirilen kimselerden duanın kabul edilmesi, faydanın celp edilmesi ve zararın def edilmesi adına ölmüş kimselerden direk onlardan dua talebinde bulunmak ve yardıma çağırmak hiç kuşkusuz büyük şirktir. Çünkü bu ölmüş kimseleri Allah’tan bağımsız olarak onların da dualara icabet ettiğini, faydayı verdiğini ve zararı kaldırdığına inanmaktır. İşte bunlar ilahi özelliklerdir, Allah kullarından hiç kimse böyle bir özelliğe sahip değildir.
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِؕ
Allah’ı bırakıp kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere tapıyorlar ve “Bunlar Allah katında bizim aracılarımız” diyorlar. (Yunus:18)
Dua’da Aracılık Şirki;
Eğer birileri Allah’ın dostlarını, şeyhlerini ya da alimleri biz onlara dua etmemizin sebebi onlar bizi Allah’a yaklaştırsınlar, biz onların vasıtasıyla Allah’a yaklaşırız, diyerek böyle bir söylem ve eylem içerisine girerlerse! Mekke müşriklerinin düştüğü şirke düşer. Nitekim;
اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ
Dikkat edin! Halis olan din Allah’ındır. O’nun dışında veliler edinenler (derler ki): “Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye bunlara ibadet ediyoruz.” Zümer, 3)
Dolayısıyla dua ibadetin tâ kendisidir. Fayda, zarar, sığınma, yardım, şefaat ve duaların icabet edilmesinin yetkisi yalnız alemlerin rabbi olan Allah’a aittir. Allah kullarından hiç kimseye böyle bir yetki vermemiştir. Kim bu söylenenleri ister ölmüş yada ister gaipte olan bir şeyh’den medet bekler ve ondan isterse!İster aracı olarak isterse direkt istesin bu dua türü batıl olur ve bu kimseyi şirke düşürür.
وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a iman etmezler. (Yusuf:106)
Allah’tan Başkasına Dua Etmek Puta Tapmaktır.
Kim olursa olsun, ister putlara, ister kabirlere, ister ölmüş kimselere ya da yaşayan Allah dostlarına ilahi bir özelliği vererek o kimsenin zatından dolayı korku duyması gerektiğini, fayda ve zarar vereceğine, tâzimi hak ettiğine, ihtiyaç anında yardıma koştuğuna ve en dehşetli anlarda onlara dua’nın sunulması gerektiğini inanıyorsa! Onların putlara tapan kimseler arasında hiçbir fark yoktur. Nesnelerin ve isimlerin farklı olması ibadet şekillerini değiştirmez.
اِنَّ الَّذٖينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ
Gerçek şu ki Allah’ın dışında yalvarıp yakardıklarınız da tıpkı sizin gibi birer kuldur. Eğer iddialarınızda doğruysanız haydi onlara dua edin de karşılık versinler! (Araf:194)
وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذاً مِنَ الظَّالِمٖين
Allah’ı bırakıp sana yararı da zararı da olmayan varlıklara tapma; bunu yaparsan, kuşkusuz kendine yazık edenlerden olursun. (Yunus:106)
Hastalık için şifa, musibet ve beladan kurtulma, rızık, okul kazanmak, çocuk sahibi olmak, şefaat istemek gibi sadece Allah’ın yetkisinde olan hususlarda peygamber, şeyh, salih kullar ve âlim gibi yaratılmışlardan yardım dilemek ve medet ummak şirktir. Allah’a yaklaşmak için ölülere dua etmek, dilek ve isteklerini türbe ve kabirlere yönelmek, günümüzde en çok rastlanan şirk çeşitlerindendir.
Dua Yalnız Allah’a Yapılır.
Dua bir ibadettir ve tüm ibadetler ancak Allah’a mahsus kılınmalıdır. İşte bundan dolayı Allah’tan başkasına dua etmek şirktir. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur:
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونٖٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْؕ اِنَّ الَّذٖينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتٖي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرٖينَ
Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir! (Mü’min: 60)
Madem yaratan ve herşeyin sahabi Allah ise o halde bela, musibet ve benzeri durumlarda kul sıkıştığında, yardıma ihtiyaç duyduğunda yada bir belayı def etmek istediğinde Allah dışında kimselerden ister gaip’de olsun ister huzurda olsun yanlız Allahın yapabileceği bir şeyi başkasından değil yalız Allahtan istemeli. Çünkü şer’i def eden ve hayrı elinde bulundurarak her şeyin kendi tasarrufunda bulundurulan Allah’tır. Bu konuda kimse Allah dışında etkili ve yetkili kimseler olmazlar. Nitekim;
وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ
Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka o zararı giderecek kimse yoktur.
وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ
Senin için bir hayır dileyecek olsa, O’nun lütfunu geri çevirecek kimse yoktur. (Yûnus, 107)
Bedir savaşında Rasulullah ve sahabe en zor ve sıkıntılı anlarında dua ve yardımı yalnız Allaha yapmıştır.
اِذْ تَسْتَغ۪يثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ
(Hatırlayın!) Hani siz Rabbinizden yardım istemiştiniz. O da: duanıza icabet etmişti. (8/Enfâl, 9)
اَغَيْرَ اللّٰهِ تَدْعُونَۚ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Allah’tan başkasına mı dua edip yalvaracaksınız? Şayet doğru sözlüyseniz (cevap verin bakalım).” (6/En’âm, 40)
Dolayısıyla yadıma çağırma konusuna gelince bir kimse gaip’de olan ya da ölmüş bir peygamber, salih kul, şeyh ya da evliya olsa dahi bir faydayı elde edebilmek adına direkt ondan yardım istemesi ya da başına bir bela ve musibet geldiğinden dolayı bu bela ve müspetlerin kendisine giderilmesi için bu kimselerden talepte bulunması hiç şüphesiz şirktir. Çünkü fayda ve zarar tamamı ile Allah’tandır. Kula düşen faydayı celp etme noktasında Allah’tan yardım istemesidir. Bela ve musibet geldiğinde onları def etme noktasında yine yalnız Allah’tan istenmelidir. Çünkü bunlar yalnız Allah’a adanması gereken ilahi ibadet çeşitleridir. Kişi Allah’a ait olan bir ibadet çeşidini bir başkasına verirse Allah’a bu ibadette başkasını ortak koşmuş bir müşrik olur.
Bugün özellikle Hristiyanlar Sain Claus gibi birçok Azize dua etmekte, yardıma çağırmakta, onlara sığınmakta, onlara dua talebinde bulunmakta, ümit ve korkuyla onlara ibadet etmektedirler. Bugün kendilerine ehli Tarikat, Sofi ve Tasavvuf diyenler maalesef Hristiyanların izinden giderek bu şirk türünü islemiş oldular. Nitekim;
لَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذًا مِنَ الظَّالِم۪ينَ
Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (Yûnus, 106)
Bu Kur’an, Sünnet ve ümmet icma ile bu tür ibadetleri haram ve şirk görmüş ve sahabeye böyle bir şeyi asla Rasullah’a yada Tabiin ve Etbau Tabiin hiç biri sahabeye böyle bir şey yapmamış iken bunlar bunu nereden çıardılar? Dolayısıyla Rasulullaha, sahabeye, tabiin ve etbau tabiine yapılmayıp da onlardan daha aşağıda olan salih kul, evliya ve şeyh diye isimlendirilen kimselere bunun yapılması hiç şüphesiz mazereti olmayan bir zulüm ve kötülüktür.
Dolayısıyla ister fayda olsun ister zarar olsun ister sığınma olsun ister dua talebinde bulunsun sahabe asla ama asla Rasulullah’a yapmamıştır ve ondan sonraki nesil de sahabeye hiç kimse birbirlerine yapmamışlardır, çünkü bu Allah’a has kılımış bir ibadettir.
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَج۪يبُ لَهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ
Allah’ı bırakıp, kıyamete kadar (dualarına) icabet edemeyecek olanlara dua edenden daha sapık kim olabilir? O (dua ettikleri), onların dualarından habersizlerdir. (46/Ahkâf, 5)
اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًاۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ
Onlar ki: “İnsanlar sizinle (savaşmak için) toplandı. Onlardan korkun.” denildiğinde imanları arttı ve dediler ki: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” (Ali İmran: 173)
İşte onların durumu aynen bu ayette olduğu gibi onlar ”Allah bize yeter O ne güzel vekildir” diyerek yardımı Allah’tan istiyorlar, sığınmayı Allah’a veriyorlar, duayı Allah’a yapıyorlar, güç, kuvvet ve lütuf yalnız ondan olduğu için onlar hiçbir zaman kimseyi Allah’a aracı kılarak böyle bir şey yapmamışlardır.
Nitekim bir hadiste Efendimiz aleyhissalatu vesselam sıkıntıya zora düştüğünde kendisi şu duayı yapıyordu;
يا حي يا قيوم برحمتك استغيث
Ey Hayyum Ey Kayyum senin rahmetinden yardım/istiğase’de bulunuyorum. (Nesai)
وَالَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْم۪يرٍۜ
O’nun dışında dua ettikleriniz, kıl kadar dahi bir şeye sahip değildir. (35/Fâtır, 13)
اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟
Onlara dua etseniz, duanızı işitmezler. İşitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet Günü şirkinizi reddederler. (Her şeyden haberdar olan) Habîr gibi kimse sana haber veremez. (35/Fâtır, 14)
Kabir Ehli’nin Tekfiri!
Kabir ehli olan kimselerin tekfir edilmesi konusuna gelince naslarda varid olduğu üzere Allah’a has olan ibadet, kulluk ve benzeri ibadet çeşitlerinin bir başkasına sarf edilmesi mutlak açıdan küfür olduğu herkes tarafından bilinen bir husustur. Bu sebeple Tekfir fıkhını okuyanlar şüphesiz ki mutlak ile muayen ya da mukayyet açıdan usul ve kaide’lere bağlı kalarak mutlak küfür işleyenlerin muayen’de bazen kafir olamayacağı ya da bir kayda bağlı kalmaları küfre nispet etme ve edilmemeleri söz konusudur.
Allah’tan başkasını yardıma çağırmak, dua talebinde bulunmak, sığınmak ümit ve korkuyla başkasına yönelmek, Medet, Himmet, Gavs ve benzeri tüm ibadet çeşitleri Allah’a yapılan ve Allah’tan istenilen ve Allah için yapılması gereken ibadet çeşitleridir. Kim bunları Allah’tan başkasına yaparsa mutlak açıdan küfür işlemiştir.
Peki bu kimseler muayen açıdan kafir olurlar mı? Şunu açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki mutlak açıdan bunların eylem ve söylemlerinde sudur olan şeylere küfür demek vaciptir ve özellikle avamdan olan kimselere gelince bunlara Hüccet ikame edilmeden sen kafirsin demek Ehli Sünnetin yolu değildir.
Bu kimseler mutlak açıdan küfür işlemiş denilir ama muayyen açıdan yardım, dua, himmet, medet, gavs ve sığınma gibi ibadetleri mukayyet acıdan bunların birçokları Allah’ın rızası, dilemesi ve izni ile yapabileceklerini, Allah dilemese onlara bunları yapamaz gibi itikad söz olursa bu kimsen en asgari küçük şirk işlemiş olur.
Nitekim Abdullah ibni vahhab kitaplarını okuyan necid davet alimlerinin sonuncusu olan ve aynı zamanda bu meselelere vakıf olan Süleyman bin Sehman şöyle der;
Müslümanın tekfirine gelince daha önce de ifade ettiğimiz üzere Müslümanları tekfir etmezler. Şeyh Muhammed ibni Abdulvahhab küfür hükmüne verme konusunda İnsanların en çekingeniydi.
Hatta ehli kabirden veya onlara benzer Allah’tan başkasına dua edenlerden kendilerine hücceti ikame edilmemiş ve nasihat edecek kimseyi de bulamamış cahillerin kafir olduğunu söylememiştir. Kendisi bazı risalelerinde şöyle der: Biz kevvaz’ın kubbesine bile ibadet edenleri tekfir etmemişken bize hicret etmediler diye insanları nasıl tekfir ederiz? Öyle ki kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştir: Kim kendisine hüccet ulaşır ve hüccetide iyice kavrayıp bildikten sonra ısrar ederse o zaman kabirlere ibadet ile kafir olur. Ancak kendisine hüccet ulaşmayan, dünyaya çakılıp dalarsa ve hevasına tabi olmaya devam ederse işte onun durumunu olur bilmiyorum. (Mecmuatur resail vel mesail 3/5)
Nitekim Dureru’s seniyye’de şöyle bir nakil vardır:
Üç mevzu Tevhid, İslam’ın beş şartı ve imanın altı aslı üzere ölen kişi hakkındadır. Fakat aynı zamanda bu kişi bir başkasına’da dua ediyor, ona duada tevessül ediyor ve daha önce zikrettiğimiz iki hadisi delil olarak Nebi aleyhisselam ile Allah’a yöneliyor bu ise ya cehaletinden ya da ahmaklığından yapıyorum bu gibilerin hükmü nedir?
El cevap: Ölüden istemek ve ihtiyaçlarını karşılanması ve sıkıntıların giderilmesi konusunda onunla istiaze yapmak, Allah ve Resulü haram kıldığı büyük şirklerdendir. Haram oluşu yapının tekrar edilmesi ondan beraat edilmesi ve düşmanlık yapılması konusunda tüm ilahi kitaplar ve Nebevi davetler müttefiktirler.
Fakat fetret ve cehaletin yaygın olduğu dönemlerde muayen şahıslar hüccet ikame edilmediği ve beyan yapılmadığı sürece bu gibi fiiller sebebiyle tekfir edilmezler. Ancak hüccet’ten sonra kişi bunun Allah ve resulünün haram kıldığı büyük şirk olduğunu bilebilir. Eğer hüccet ulaşır Kur’an ayetleri ve Nebevi hadisler okunur da hala şirkinin üzerine ısrar ederse o zaman kafir olur.
Fakat bunu cehaletten yapıp da kendisine açıklama yapılmayan kişinin hükmü bunun tam tersinedir. Cahilin yaptığı fiil küfürdür ancak kendisine kafir hükmü verilmesi hüccet ikametten sonra olur. Ne zaman hüccet ikame edilir de şirket ısrar edersen o zaman ”la ilahe illallah’’ getirirse namaz kılsa, zekat verse, iman etse bile kafir sayılır bizim din olarak benimsediğimiz akide ve kendisine davet ettiğimiz yol budur. (Durerus seniyye 10- 273)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder