Usul: Luzumi Ve İltizam Küfrü
Usul ilminde küfür hakikatte iki şekilde görülür.
Luzumi Küfür ve İltizam Küfrü
Luzumi Küfür; Bir insanın zahiren/dış görünüş itibarı ile işlenilen küfür sözü ve küfür amellerinin sonucudur.
İltizam Küfrü; Bu işlenilen küfür sözü ve küfür amelinin ne olduğunu bilmesi ve kabul ederek benimsemesi/iltizam etmesidir. Örnek;
‘’Harhangi küfür ve şirk olan bir sözü ve ameli iltizam/benimsemesidir.
Usul ilminin konusu olan bu kaide, İltizam küfrü ve Luzumi küfür maalesef Tasavvuf ehlince saptırılmış ve hak ile batıl birbirine karıştırılmış oldu.
Hiç şüphesiz İltizam küfrü, ne ehli sünnet nede sapık fırkalarca bir ihtilaf konusu olmamıştır. Çünkü iltizam küfrü, asli küfür ve hadis (irtidat) küfrün sonucudur. Bu kimselerin tekfir edilmesi şerri bir hükümdür.
Bugün ehli sünnet ile modern murcie (tasavvuf) arasında Luzumi küfür konusu problematik bir hal almış ve bunun sonucunda bu hüküm istismar edilmiştir.
Bu tasavvuf hocaları usul ilmini birbirlerine karıştırmış kişi küfür sözü yada küfür fiilide işlesede inkar etmediği sürece bu kismeye müslümandır ismini veriyolar. Bu görüş ehli sünnetin görüşu değil! Bilakis bu Cehmiye mezhebinin kurucusu olan Cehm bin savfan’ın görüşüdür. Ehli sünnet luzumi küfür’de ikrah, hata ve intifaul kast dışında kişi ister bunu iltizam etsin yada luzumi olarak zahiren bu küfrü işleyeni tekfir eder.
Yani bu tasavvufculara göre kişi Allahın hükmüyle hükmetmeyerek küfür yasaları ile hükmetse, puta tapsa, küfür olan sembolları taşısa, haramı helal, helali haram yapsa, kafirleri dost edinse, ideolojik şirk ve küfür dinlerini benimsese, küfür amelleri gibi şeyleri işlesede bu kimse kafir olmadığını müslüman ismini veririler.
Luzumi küfür her ne kadar küfrü gerektiren bir durum söz konusu olan bir kaide olsa dahi, luzumi küfrün tahakkuku için belli şartları vardır. Bu kuralın geçerlilik alanı ikrah, intifaul kast ve hata engeli gibi yerlerdir. Yani bir insan hata sonucu bir söz söylese ve aslında bununla onu söylememeyi kast etmiyorsa dahi biz bu usul kuralı işletilir.
İfade ettiğimiz gibi luzumi ve iltizam küfrü bir usul kuralıdır ve ehli sünnetin belli kurallara bağlı kıldığı bir kaidedir. Luzumi küfün belli şartları vardır. Bu şartlar tahakkuk edilmediği sürece bu kimseler tekfir edilmez.
Luzumi Tekfirin Şartları
1-İkrah
2- Hata
3-İntifaul Kast (kasıtsızlık)
مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde (küfre) zorlananlar hariç, kim de imanından sonra kâfir olur, (kendi tercihiyle küfre saparak) küfre gönlünü açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir ve onlar için büyük bir azap vardır. (Nahl, 106)
Müslim’in başka bir rivayeti şöyledir Luzumi tekfire engel ola bu hadiste;
“Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:
– Allahım! Sen benim kulumsun; ben de senin Rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.” (Müslim)
Üstte İbn-i Teymiyye: “Kim küfür olan bir söz söyler veya küfür olan bir ameli işlerse kâfir olmayı kastetmese dahi bu sebeple kâfir olur; çünkü Allah’ın diledikleri müstesna hiç kimse kâfir olmayı kastetmez.”
Hiçbir insan kafir yada müşrik olmayı istemez. Her ne kadar kendileri küfür işlese de kendilerinin hak, hidayet ve doğruya nispet ederler. Dolayısıyla Luzumi küfrü, iltizam küfrüne kayıtlandırmak hak ile batılı, iman ile küfrü ve tevhid ile şirki birbirine karıştırmaktır.
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder