Davet Kimlere Götürülür?
Allah’ın her zaman diliminde, her topluma, her coğrafya ve iklime peygamber göndermesi, kitaplar indirmesi ve insanları hakk’a, hakikate ve hidayete davet etmesi tamamıyla Allah’ın bir merhametinin gereğidir. Dolayısıyla bu merhametin gereği olarak tüm peygamberlerin yolunun yolcuları yaşlı, genç, kadın, erkek ve çocuk demeden her renkten, her kültürden, her inançtan, her düşünce ve yaşam programına sahip olan insanları ilahi yasalara davet etmekle mükelleftir.
قُلْ هٰذِه۪ سَب۪يل۪ٓي اَدْعُٓوا اِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَص۪يرَةٍ اَنَا۬ وَمَنِ اتَّبَعَن۪يۜ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
De ki: “İşte bu, benim (biricik) yolumdur. Ben ve bana tabi olanlar (neye, niçin ve nasıl olacağını bilerek, programlı ve düzen içinde) basiret üzere Allah’a davet ediyorum/ediyoruz. Allah’ı tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim.” (Yûsuf, 108)
Bu yönüyle davet her Kitap ehli olan Hristiyan, Yahudilere, müşriklere, deistlere, ateistlere, kapitalistlere, emperyalistlere, demokratlara, laiklere, kemalistlere ve ne kadar insan uydurması ideolojik dinlerin bağlıları varsa ne kadar şirke ve küfre düşmüş kimseler varsa o insanlara rahmet nazarıyla, hidayet bulma ve Allah’a kul olma düşüncesiyle davet etmek gerekir. Dolayısıyla davet herkese makamı, rengi, şekli, cinsi ve dini ne olursa olsun öğütle, nasihatle, hikmetle ve kişinin durumuna göre davet yapılmak suretiyle insanlar İslam’a davet edilir.
İnançlara göre davet üç şekilde görülür;
1- Ehli kitaptan olan Yahudi ve Hristiyanlara davet: Bu davet şekli onların üzerinde oldukları dinin nesh edildiğini ve İslam’ın hak ve son din olduğunu ve Muhammed aleyhissalatu vessellemin tüm insanlara gönderilen bir Resul olduğunu söylemek şeklinde yapılması gereken bir davettir.
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه۪ شَيْـًٔا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Gelin sizinle bizim aramızda ortak bir kelimede buluşalım: Yalnızca Allah’a ibadet edelim, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayalım, (Allah’ı bırakıp da) birbirimizi Allah’ın dışında rabler edinmeyelim.” Şayet yüz çevirirlerse deyin ki: “Şahit olun ki biz Müslimlerdeniz/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanız.” (Âli İmran: 64)
2- Müşriklere davet: Bu ateist, deist, laik, demokrat ve hindular gibi şirk toplumlarını akidevi, akli ve mantıki açıdan Tevhide Davet etmekle gerçekleşir.
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abidlerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. (Oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir. (Tevbe, 31)
Adiy, Medine’ye geldi. O, Tay Kavmi’nin lideriydi. Boynunda gümüş bir haçla Resûlullah’ın (sav) huzuruna girdi. Resûlullah (sav) Tevbe Suresinin 31. ayetini okuyordu. Adiy, Peygamber’e (sav): ‘Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!’ dedi. Resûlullah (sav): ‘Evet, fakat din adamları, onlara helali haram, haramı helal kıldılar. Onlar da tabi oldular. Bu, onların, din adamlarına ibadetidir.’ buyurdu.” (Tirmizi)
– Ayet ve Peygamber’imizin (sav) ayeti tefsiri göstermiştir ki helal-haram, yasak-serbest, meşru-gayrimeşru olan şeyleri belirleyen tek merci Allah’tır. Bu, O’nun “Er-Rabb” olmasındandır. Rab; terbiye eden, düzenleyen, çekip çeviren demektir. Allah koyduğu yasalarla insanları terbiye eder, toplumlara düzen verir.
– Âlim, aydın, abid, parlamenter, yönetici ya da aşiret reisi… Bunlardan birine bu yetkiyi veren, onu Allah’ın dışında rab edinmiş olur.
– Bu yetkiyi Allah’tan gayrısına veren, yaptığının bir ibadet ve Allah’ın dışında bir varlığı rab edinme olduğunu bilmese de sonuç değişmez. Çünkü cehalet, şirkin mazereti değil, sebebidir.
– Bir varlığı rab ya da ilah edinmek için ona: “Bu benim rabbimdir.” Ya da: “Bu benim ilahımdır.” demek gerekmez. Rab ve ilahın özelliklerini bir varlığa verdiğinizde ya da rab ve ilaha yapılması gerekeni bir varlığa yaptığınızda, o sizin rabbiniz/ilahınız olmuş olur.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَج۪يبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَاَنَّهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Ey iman edenler! Sizleri, size hayat verecek şeylere davet ettiğinde Allah’a ve Resûl’e icabet edin. Bilin ki Allah, kişiyle kalbi (düşünceleri) arasına girer. Ve muhakkak (diriltilip), O’nun huzurunda toplanacaksınız. (Enfâl, 24)
3- Müslümanlara davet: Bu gayri ahlaki tutum ve davranışlarda bulunan içki, zina, kumar. yalan, hırsızlık ya da Allah’ın farzları konusunda gaflet ve gevşeklik gösteren kimseleri davet etme şeklinde olur.
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ
Hatırlat/öğüt ver! Çünkü hatırlatma müminlere fayda verir. (Zâriyat, 55)
Davet Allah’a iman etmeye, tağutları inkar, küfrü ve şirki reddetmeye, İslamı yaşamaya, günahlardan kaçınmaya ve hidayet üzere istikrarlı olmaya davettir.
Dava adamlarının davetinin öncelikleri;
Dava adamları ilahi öğretilere davet ederken en yakın kimselerden başlamak suretiyle davet etmelidir. Bu yakınlıktaki davet davanın büyümesine ve insanlara ilahi öğretilerin ulaşmasına büyük katkı sağlayacaktır. Bu sebeple sırayla davet ilk önce;
1- Akrabalara
2- Arkadaşlara
3- Komşuya
4- Çevresindeki tüm insanlara yapmak suretiyle gerçekleşir.
وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve: “Ben Müslimlerdenim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? (Fussilet, 33)
Daveti bozan durumlar;
Dava adamın en önemli önceliği onun davetin sebeplerini yerine getirmek ve her alanda davet ettiği isanlarla olan ilişkisinde azami gayretle en güzel şekilde bir ilişki kurmalıdır. İnsanları Allah’a davet ederken onlara karşı belli kötü özelliklerden kaçınmalıdır. bunlar;
Tahammülsüzlük, öfke, katı davranış, sabırsızlık, cimrilik, yalan ve kalp kırma gibi kötü ahlaktan kaçınmasını ihtiva eder.
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ
Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et. (Ve onu uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever. (Ali imran: 159)
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلًا وَنَهَارًاۙ
Demişti ki: “Rabbim! Kuşkusuz ben, kavmimi gece gündüz (tevhide) davet ettim.” (Nûh, 5)
Hiç şüphesiz bu gibi tutun ve davranışlar davetin yanlış anlaşılmasına sebep olduğu gibi iman edecek insanların dinden kaçmasına sebep olacaktır.
Dava adamının davette insanlarla olan ilişkisi;
Sabır, yumuşaklık, tahammül, doğruluk, cömertlik, iyilik, güler yüz, saygı, insanı ilişkiler ve benzeri. Nitekim;
وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُۘ فَنَبَذُوهُ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِه۪ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ
(Hatırlayın!) Hani Allah: “(Vahyi) insanlara mutlaka açıklayacak ve asla onu gizlemeyeceksiniz.” diye kendilerine Kitap verilenlerden söz almıştı. (Bu sözü) sırtlarının gerisine attılar (kulak ardı ettiler) ve onu az bir paha karşılığında sattılar. (Sözlerini bozma karşılığında) elde ettikleri (dünyalık) ne kötüdür. (Ali İmran: 187)
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni (insanlara) tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan (Allah’ın) risalet (mesajını) tebliğ etmemiş/vazifeni yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah, kâfirler topluluğunu hidayet etmez. (Mâide, 67)
وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ بَعْدَ اِذْ اُنْزِلَتْ اِلَيْكَ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ
Allah’ın ayetleri sana indirildikten sonra, sakın seni ondan alıkoymasınlar. Rabbine davet et ve sakın müşriklerden olma. (Kasas, 87)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder