×

Marifet ve Talep/Kast Açısından Tevhid Nedir?

Marifet ve Talep/Kast Açısından Tevhid Nedir?

Marifet ve Talep-Kast konusu La İlahe İllallah’ın rükunlarını ihtiva eder ve bu tamamı ile olumlu yada olumsuz yönüyle kulun dinin asıllarını bilmesi, onu tanıması ve onunla amel etmesidir.

Marifet’in konusu: Batini ve kalbi açıdan bilmeyi, tasdik, kabul ve öğrenmeyi ifade eder.

Talep ve Kast: Kulun zahiri hayatını konu edinen söz ve amellerdir.

İşte bu sebeple Tevhid iki çeşitten oluşur;

Birincisi: Olumsuz ve Olumlu yönüyle Marifet.

İkincisi: Olumsuz ve Olumlu yönüyle Talep ve Kast etmek.

Nitekim Rabbimiz olumlu ve olumsuz yönüyle tevhidin bilinmesini emir sigasıyla vaaz etmektedir;

فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Bil ki şüphesiz, Allah’tan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (47/Muhammed, 19)

Bu konu tamamı ile Le ilahe illallah’ı açıklayan bir hüviyete sahip olması sebebiyle, muhtevasını bilmeyi, öğrenmeyi ve onunla amel etmeyi gerektiren tevhidin iki çeşit ruknunu ifade eder.

Tevhid iki çeşittir.

1- Marifet.

2- Talep ve Kast.

1- Marifet: Bu kendi içerisinde olumsuz ve olumlu yönüyle iki şekilde görülür;

a) Olumsuz Yönüyle Marifet: Bu Kur’an’ın ve sünnetin kendisi ile yasakladığı haram kıldığı ve ”Le ilahe’’nin kapsamında olan şeyleri ihtiva eder. Allah’ın tağutlara ibadet etmeyi sosyal, siyasi, ekonomik, yönetme, kanun koyma ve idare etme yönüyle ibadet edilmesini yasakladığı gibi küfrün çeşitlerini ve şirkin her türlüsünü yasaklaması manasındadır. Başka bir ifade ile Allah’tan başka ibadet edilen her türlü yapay tanrı taslaklarını red ve inkar etmeyi ifade eder. Nitekim;

وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ

Tağuta kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele. (Zümer, 17)

Burada Allah kendisi dışında ibadet edilen Tağutun bilinmesini ve red edilmesini farz kılmıştır ve bu imanın şartlarından bir tanesidir.

Yine bununla beraber salih kul, evliya, keramet sahibi ve şeyh isimiyle isimlendirilen insanlara yüklenilen ilahi ve rabbani özellikleri de reddetmek gerekir. Onların haşa lillah gaybı bildiğini iddia etmeleri, korku anında onladan yardım çağırsı, sığınmaları, dua talebini onlara yapmaları, fayda ve zarar vermenin onların elinde olduğuna itikat etmesi ya da ümit ve korku ile onlara bağlı kalmanın küfür ve şirk olduğunu olumsuz yönüyle bir marifet ve bilgi üzere red, inkar ve beri olması gerekir.

وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذًا مِنَ الظَّالِم۪ينَ

Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun.

اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

Allah’ı bırakıp da kendilerine dua ettiğiniz varlıklar, sizin gibi (Allah’a) kuldurlar. Şayet doğruysanız, çağırın da çağrınıza karşılık versinler. (7/A’râf, 194)

Kul burada ”La İlahe” derken olumsuz yönüyle ifade ettiğimiz şeyleri marifet/bilgi üzere reddetmeli, inkar etmeli, beri olmalı ve bir muhalefet edasıyla Marifetin olumlu yönü olan ‘’İllallah” yani ilahi ve rabbani özellikleri Allah’a vererek yalnız ona ibadet etmesini ihtiva eder.

b) Olumlu Yönüyle Marifet: Bu genel açıdan olumlu açıdan tanıma, bilme ve ispat anlamındadır. Bu Allah’ın ilah, rab olması ve zatıyla ispat edilmesi, isimlerinin, sıfatların ve fiillerinin hak, doğru ve bilinmesini ifade eder.

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ

Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (45/Câsiye, 18)

Allah’ın kitapları indirmesi, Rasulleri göndermesi, kullarına yasalar vaaz eden bir din göndermesi, Allah’ın emirleri, yasakları, serbestleri, Allah’ın kaza, kader ve Allah’ın hikmetlerini, samimiyet, ihlasla bilmesi ve tanıması anlamındadır.

اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ

Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de Allah’a aittir.2 Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir. (7/A’râf, 54)

Dolayısıyla Marifet bilmek ve tanımak demektir. Bu kullların Allah’ın ilahi öğretilerini, onun ilahlığını ve rabbliğine dair Allah’ın iradesini bilmek, öğrenmek ve kabul etmekle mükellef olmayı ifade eder. Marifet Allah’ı birleyerek, ona ortak koşmayarak yalnız ona ibadet etmesi, ondan başka ibadet edilenleri red ve inkar etmek Marifetin konusudur.

Marifet Allah’a ibadet, kulluk, tevekkül, bağlılık, sığınma, ümit ve korku gibi tüm ibadet çeşitleri yalnız Allah’a yapmaktır. Dolayısıyla Allah’tan başka kanun koyucu, Allah’tan başka hükmeden, Allah’tan başka kullarına değer yargıları vaaz eden hiç kimse yoktur. Dualara yalnız Allaha yapılır, yalnız ona sığınılır, yalnız fayda ve zararı veren Allah gibi tüm ibadet çeşitlerinin bilinmesi bu tevhidin kapsamındadır.

وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar. (2/Bakara, 186)

2- Talep ve Kast Anlamında Tevhid

Talep ve Kast, kulun zahiri hayatını ilgilendiren eylem ve söylemlerinde Kur’an ve sünnetten aldığı ilahi verilerle İslam’ı yaşamasıdır. Kul Allah’tan kendisine itaat, teslimiyet, boyundurluğunda ve Resulun yol göstericiliğinde gitmesini talep ve kast ederek Allaha ibadet eder.

Talep ve Kast tevhidi olumlu ve olumsuz yönüyle iki türlü görülür;

Talep ve Kast olumsuz yönüyle: Eylem ve söylemlerimizle şirkin çeşitlerini, küfün türlerini ve tağut’a ibadetlerin her türlüsünü yukarıda ifade ettiğimiz gibi eylem ve söylemlerimizle reddetmeli ve inkar etmeliyiz.

Talep ve Kast Olumlu yönü: Eylem ve söylemlerimizle Allah’ın emirlerini yerine getirmek, ona itaat etmek, teslim olmak, onun boydurluğunda bir hayat yaşamak ve farzları eda etmek şeklinde görülür.

Kulun ibadetlerini ve kulluğunu Allah’a talep etmesi ve ilahi öğretileri islamdan almak suretiyle Kast ederek eylem ve söyleminde başka bir ifade ile hayatında egemen kılmasıdır.

اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةًۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَۚ

Rabbinize gönülden (yalvara yakara) ve gizlice (için için) dua edin. Şüphesiz ki O, (duada) haddi aşanları sevmez. (7/A’râf, 55)

Kulun kendi fiillerinde Allah’ın farzlarını yerine getirmesi ve yasaklarından kaçınması, yalnız Allah’a dua etmesi, tevekkül etmesi, bağlanması, sığınması, secde ve rüku etmesi ve ilahi yasalarına göre yaşanması ancak Allah’tan talep edilir ve bu kast ile yerine getirilir.

وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ

Allah buyurdu ki: “İki ilah edinmeyin. O, ancak tek bir ilahtır. Yalnızca benden korkun.” (Nahl, 51)

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟

Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Hiç kuşkusuz, bana ibadet etmekten büyüklenenler, boyun eğmiş/alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (40/Mü’min (Ğafir), 60)

اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ

Onlara, “Lailaheillallah” denildiği zaman büyüklenirlerdi. (Saffât, 35)

وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا

Allah’a ibadet edin, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın. (4/Nisâ, 36)

Zaten Tevhid’in esası Allah’a yanlış kulluk etmek ve şirkin her çeşidini terk etmekle gerçekleşir.

Maalesef bugün bazı kelamcı, tasavvufçular ve gelenekselçi muhafazakarlar Allah’ın sadece rabbiliğine inanmak ile yetinmişlerdir. Onlar Allah’a inanmakla beraber bir kısım farzları yerine getiriyorlar ama Allah’a yasama, yönetme, idare etmede ve bununla beraber Allah dışında başkalarına itaat, dua, sığınma, fayda ve zarar verdiğine inandığı başka varlıklara teslim olmak suretiyle şirke düşmüşlerdir. Dolayısıyla Allah’ın tek oluşuna iman etmek yeterli olmadığı gibi soyut anlamda Allah’ı rabb ve ilah kabul ederek gereklerini yerine getirmeyenler Müslüman olduklarını düşünürler, aslında bu büyük bir yanılgıdır. Çünkü bir kimsenin Muvahhid olabilmesi için ibadeti yalnız Allah has kılması ve Allah’ın isim ve sıfatları gereği olarak onun dışında ki tüm ibadet edilen varlıkları reddetmeleri gerekir. Kendi şeyhlerini Allah’ın isim ve sıfatlarıyla donatmaları ve tağutlara hükmetme, yönetme ve yasama hakkı tanımaları gibi tüm ibadet çeşitlerini terk etmeleri ve bu ilahi özellikleri Allah’a tanımaları onların Müslümanlığı için bir şarttır.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed