Dinin Asılları Bilinmeden İman İddiası Bir Aldatmacadır.
Dinin Asılları Bilinmeden İman İddiası Bir Aldatmacadır.
Resullerin davet ettiği, en başta gündeme getirdiği ve kulların Allah’a ibadetlerinin kabulünün ön şartı için gerekli olan asgari inançlar vardır. Dinin asıllarına iman konum olarak farklılık arz eder. Bunlar; Fetret ehli, Daru-l küfür ve Daru-l islam gibi bölgelerdir. Fetret ehlinde yaşayan ve Daru-l küfürde yaşayan toplumların Allah inançları Daru-l islam’da yaşayanlardan daha sınırlıdır.
1- Fetret Ehli; Kendilerine ne resul nede kitap gönderilmiştir. Bu bölgelerde dinin asılları iman edecek kimselerin en asgari inancı; Allah’ı tevhidde birlemek, sığınma, şükür, sevgi, bağlılık, yaratıcı, rızık verici, ümit ve korku gibi ibadet birimleridir. İşte bunlara inanmak dinin en asgari asıllarıdır.
2- Daru;l Küfür; Kendilerine kitap indirilen ve resuller gönderilen bölgelerde yaşayan insanların dinin asıllarındaki sorumlulukları; Allah’a, Hz Muhammed aleyhisselam’a, Kur’ana, Ahirete ve İslama inanmasıdır. İslam şer’atı konusundaki cehaletlerine gelince bu kimseler mazeretlidirler.
Örneğin ilk etepda zinanın, içkinin, faizin ve kumarın helal olduğunu bilmesi mazerettir. Bu kimseye hüccet igame edilmesinden sonra kişinin olumlu yada olumsuz tavrına göre tekfir ahkamı uygulanılır.
3- Daru-l İslam; İslamın egemen olduğu yada oranın halkının kendini islama nisbet ettiği bölgeler Daru-l islam hükmündedir. Dolayısıyla bu bölgelerde yaşayan kimselere gelince bu kimseler dinin asıllarından, şeriatın asıllarında ve ümmetin üzerinde ittifak ettikleri konularda cehalet asla mazeret değildir.
Tarih boyunca resullerin gönderilmesinin temel sebebi, insanların dinin asıllarına iman etmesidir. Bu ilk etapta resullerin davet ettiği şeydir ve bu kelime-i tevhid olan ‘la ilahe illallahtır’. Rabbimiz her zaman diliminde farklı dilde konuşan toplumlara, Resuller göndermek suretiyle insanları yalnız Tevhide Davet etmek ve ona muhalif tüm unsurları reddetmeye davet etmiştir.
Dinin Asıllarına Örnek;
1- Allahı İlimle Bilmek; Bu Allahın isimlerini, sıfatlarını ve onun ilahi özelliklerini bilmeyi gerektirir.
فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ
Bil ki şüphesiz, Allah’tan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Muhammed, 19)
2- Dine Uymak; Dinin asılları olan ahirete, meleklere, kitaplara inanmak ve buna benzer asılları kabul etmek.
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ
İyilik, yüzünüzü doğu ya da batı cihetine dönmeniz değildir. (Gerçek anlamda) iyilik, Allah’a, Ahiret Günü’ne, meleklere, Kitab’a ve nebilere inanmaktır. (Bakara, 177)
3- Resule Tabi Olmak; Onlara itaat etmek, onların davasında onların safında olmak ve yardım etmeyi gerektirir.
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”
4- Sevgi; Hiç bir şeyi Allaha sevgide, çok yada yada benzer gibi sevmemek.
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَشَدُّ حُبًّا لِلّٰهِۜ
(Tüm bu gerçekleri bilmelerine rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah’ın dışında birtakım varlıkları Allah’a denkler/ortaklar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha kuvvetlidir.
(Bakara, 165)
4- Ümit; Kalbinde Allah’a Ümit bağlamak onun fayda ve zararı def etme noktasında yegane ilah olduğuna inanmak
يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِنْ يُوسُفَ وَاَخ۪يهِ وَلَا تَا۬يْـَٔسُوا مِنْ رَوْحِ اللّٰهِۜ اِنَّهُ لَا يَا۬يْـَٔسُ مِنْ رَوْحِ اللّٰهِ اِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ
“Ey oğullarım! Gidin, Yusuf ve kardeşi hakkında kapsamlı bir araştırma yapın. Allah’ın rahmetinden/yardımından ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yûsuf, 87)
5- Yalnız Allaha Yönelmek. Allah’a her zemin ve koşulda yönelmek, onu arzulamak, ondan istemek ve ona dua etmektir.
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ
Yüzünü (hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayan muvahhid) bir hanif olarak dine çevir. Allah’ın insanları yarattığı fıtrata (uy). Allah’ın yaratmasında değişiklik yoktur. (Herkesi tevhid fıtratı üzere yaratmıştır.) İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rûm, 30)
6- İtaat Etmek. Allah’a itaat etmek, ona teslim olmak ve onun istediği gibi bir hayat yaşamak.
قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ
De ki: “Allah’a ve Resûl’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah, kâfirleri sevmez. (Al-i İmran:32)
7- Sığınma; Her türlü bela, musibet, tevekkül, fayda ve zarar gibi ibadet konularında yalnız Allah’a sığınmak.
وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذًا مِنَ الظَّالِم۪ينَ
Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (Yûnus, 106)
8- Allah’a Davet Etmek: insanları tevhide davet etmek ve onları Allah’a kul yapma noktasında mücadele etmek. Nitekim Peygamber Efendimiz; Panayırlarda ve haca gelen kimselere çadır çadır onları ‘Le ilahe illallah’a davet etmiştir.
9-Tağutları Red Etmek; Allah’tan başkasına ibadet etmeye davet eden tağutlardan oluşan tanrı taslaklarını reddetmek.
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir. (Bakara, 256)
10- Şirk ve şirkin işleyen kimseleri tekfir ve onlardan beri olmak; Tevhid davetinin ikinci etabında bu risaleti red eden ve düşmanlık gösteren kimseleri tekfir ve beri olmak dinin asıllarındandır.
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ
Sizin için İbrahim’de ve onunla birlikte olan (müminlerde/resûllerde) güzel bir örneklik vardır. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizden ve Allah’ın dışında ibadet ettiklerinizden berîyiz/uzağız. Sizi tekfir ettik (üzerinde bulunduğunuz yolu ve sizi reddettik). Bizimle sizin aranızda, tek olan Allah’a iman edinceye kadar, ebedî bir düşmanlık ve ebedî bir kin baş göstermiştir.” (Mümtehine, 4)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder