×

Mağara Kısasında Senin İçin Dersler Var.

Mağara Kısasında Senin İçin Dersler Var.

Kur’an ve sahih sünnette varid olan kıssalar insanlar için hayati önem ve ibretler vardır. Hiç şüphesiz bu kıssalar insanın sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki, akidevi ve bir yaşam programı olarak kulun Allah’la olan ilişkilerinde ve kulun kullarla olan ilişkilerinde ilahi öğretiler vardır. Bu sebeple Kur’an ve sahih sünnetteki kıssaları bilmek, öğrenmek ve onunla amel edip ibretler almak şüphesiz Müslümanların hayatlarını kolaylaştıran en önemli derslerdir.

Sahih hadisten mağarada mahsur kalan kimselerin kıssasını gündeme getirerek bunlardan alınacak ibretler ve dersler vardır. 

Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Ömer İbni’l-Hattâb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:

— Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz, dediler.

İçlerinden biri söze başlayarak:

—Allah’ım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak atana kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler.

Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al! Diye yalvardı. Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.

Bir diğeri söze başladı: —Allah’ım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. (Bir başka rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar severse, ben de onu o kadar seviyordum). Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman (bir başka rivâyete göre: Cinsî münasebete başlayacağım zaman) dedi ki: Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme! En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım, verdiğim altınları da geri almadım.

Allah’ım! Eğer ben bu işi senin rızânı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır, diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.

Üçüncü adam da:

—Allah’ım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Bir gün bu adam çıkageldi. Bana:

—Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de ona: —Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, dedim. Adamcağız:

—Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim. Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü.

Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızânı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar, diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler. (Buhârî, Büyû` 98, İcâre 12, Hars ve’l-müzârea 13, Enbiyâ’ 53, Edeb 5; Müslim, Zikir 100)

Bu üç kişiden yansıyan iman, salih amel, tevekkül, itaat, ihlas ve teslimiyet gibi bir çok yönden bizim için dersler vardır.

Birincisi: İman Allah’a itaat, teslimiyet, kulluk ve takva sahibi olmakla beraber duaların kabul edilmesine, bela ve musibetin gitmesine sebeptir.

İkincisi: Müslümanlar sıkıntılı, bela, musibet ve kötülük gibi durumlarda olduğu gibi rahatta’da sadece Allah’a dua etmeleri, yardım istemeleri Allah’ın da bu dualarına icabet edeceğini ispatlayarak kulu duaya teşvik etmiştir.

Dua yapıldığında duanın yalnız Allah’a yapılması gerektiğini, Allah dışında başkalarına yapılan duanın icabet edilmediğini, şirk ve küfür olduğunu dolayısıyla kul samimi ve ihlaslı bir şekilde yalnız Allah’a dua etmesi gerekir.

Üçüncü: Allah’ın yasakladığı zina, içki, kumar ve benzeri haramlardan beri olmak ve Allah rızası için kaçınmak şüphesiz duanın kabul edilmesi ve af edilmemiz için bir sebeptir.

Dördüncü: Kulun Allah’a yönelmesi, istiğfarda bulunması ve tövbe etmesi onun hem rahatta hemde en zor sıkıntıları da yardıma ve günahında silinmesine sebeptir.

Beşinci: Müslümanın hayatındaki imtihanlarında haram, şirk ve küfür gibi birçok durumlardan kendini koruması onun Müslüman olması en önemli özelliğidir.

Altıncı: Anne ve babaya iyilik, yardım ve hizmet etmek velev ki onlar müslüman dahi olmasalar dünyevi açıdan onlara bakmak ve iyi geçinmek hiç şüphesiz ki Allah rızası için yapıldığında bir ibadet ve Allah’ın hoşnutluğuna sebeptir.

Yedinci: İnsanların haklarını korumak ve emanete sahip çıkmak Müslümanın en önemli özelliğidir. Bu sebeple Müslüman ne Allah’ın ne kulların ne tabiatın ne de hayvanların haklarını gasp edemez o emaneti yerine getiren kimsedir.

Sekizinci: Kişi hangi konumda olursa olsun samimi, ihlaslı ve takva üzere Allah ile bağını güçlendirerek ondan talepte bulunursa Allah ona yardım edeceği muhakkaktır.

Dokuzuncu: İnsanlara iyilikte bulunmak, yardımlaşma, dayanışma, muhabbet ve sevgi gibi Allah için yapılan her türlü tutum ve davranışlar günah, bela ve musibetlerin gitmesine sebep olacaktır.

Onuncu: İşçi çalıştıran bir kimse çalıştırdığı bir kimsenin hadiste ifade edildiği üzere alnı terlemeden önce vermesidir bu şekilde işçi hakları kurulmuş olur.

On birinci: Müslüman kendisine emanet edilen bir malı sahibinden habersiz ona hayırlı olacak bir şekilde çalıştırması caizdir.

On ikinci: Bu hadis aynı zamanda kerametin hak olduğunu ve Mü’min kimseler samimi olduklarında büyük bela ve musibetler konusunda insanların gücü üstünde bir şey söz konusu olduğunda Allah kerametle cevap verir.

On üçüncü: Bir müslüman Allah’ın isimlerinde, sıfatlarında, salih amellerinden, imanını vesile kılması ya da hazırda olan gaip de olmayan takva sahibi bir müslümanı aracı kılarak Allah’a dua talebinde bulunması caiz olur.

Bu hadiste sadece zor ve sıkıntılı dönemlerde değil aynı zamanda hayatın her biriminde Allah’a karşı ihlaslı, samimi ve onun rızası için amel yapmayı gerektiğini de ortaya koyar.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed