×

Kader Nedir?

Kader Nedir?

Kader Sözlükte; Miktar, değer, ölçü, kuvvet ve belirleme gibi manalara gelir. 

Kaderin Istılah Manası; Var olan ve olacak şeylerin ne zaman, nerede nasıl ve hangi durumlarda meydana geleceğini Allah’ın ezelden beri bilmesi ve bu bilgiye göre tespit, belirleme, takdir, istemesi ve yazmasıdır.

Kaza Sözlükte; Emir, hüküm, eda etme ve yaratma gibi anlamlara gelir. 

Kaza Istılah Manası; Allah’ın ezelde irade ve takdir ettiği şeyleri vakti gelince meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Bu tarife göre kader Allah’ın ilim ve irade sıfatları, kadâ ise yaratma sıfatı ile ilgilidir.

Kaza ve kadere inanmak demek hayrın-şerrin, iyi-kötü, acı-tatlı, fayda-zarar ve kazanç-zararın hepsinin Allah’ın takdiri, dilemesi, yaratması, hilmi ve tertibiyle meydana geldiğine iman etmeyi gerektirir. Dolayısıyla kader bir şeyi belirli bir ölçüye göre yapmak, hesaplamak, planlamak, tayin etmek, sınırlama, ölçü, miktar, emir ve hüküm anlamına gelir.

Bütün olayların insanlar hayatında belli bir düzen içinde gerçekleşmesi rabbani sıfatlarla irtibatlıdır. Kader Allah’ın isim ve sıfatları ile ilgili bir konudur. Allah’ın ilim, irade, kudret, yaratma, öldürme, yaşatma, hidayete erdirme, saptırma ve tasarruf gibi tüm Allah’ın ilahi sıfatları kader kapsamındadır. Gelmiş geçmiş olacak ve olmayacak olan tüm olayları ve nesneleri Allah ezeli ilmiyle bilmesi ve onu levh-i mahfuzda yazması, Allah’ın kullarının tercih ve seçimlerine karıştığı anlamına asla gelmez.

Kur’an ve Resulullah’ın hadislerinde insanların fiilleri, tercihleri, seçimleri, dileyenin iman, dileyenin inkar, dileyenin itaat, dileğinin isyan, insanların eylem ve söylemlerinin tamamıyla kişilerin özgür iradesine bağlı kılındığını rabbimiz beyan etmiştir. Kim hangi tercihi yaparsa bu onun ya lehine ya aleyhine olur ve Allah bu yönüyle kullarına asla zulmetmez.

Kendi tercih ve seçimleri ile Allah ile bağlarını koparmış, sapmış, kalpleri mühürlenmiş, hakkı duymalarını engel olması, onlara şeytanı dost yapması, onların günahlarını artması için Allah’ın onlara mühlet vermesi, isyanlarından ötürü inkarı onlara güzel göstermesi, cehennem yolunu onlara kolaylaştırması gibi durumlarda Allah kullarına zulm etmez. Onları bu konuma götüren hak karşısında gaflet, inat, yüz çevirmesi gibi yanlış seçim ve tercihlerdir.

Kur’an’da kader kavramının diğer iman esaslarında geçmemesinin temel sebebi kader’in Allah’ın isim ve sıfatlarıyle ilgili olmasındandır. Çünkü kader Allah’ın El-Alim, Tekvin ve Murid gibi isim ve sıfatlarının konusudur. Bu yönüyle Allah’ın ilim, yaratma, dilemesi ve geleceği bilme gibi yazgısını inkar edenleri hem sahabe ve hem alimlerin icmasıyla tekfir edilmiştir. İmam Malik, İmam Şafi ve Ahmet bin hanbel ve diğerleri kader konusunda ehli sünnet görüşünden ayrılanları kaderiye, mu’tezile, felsefeciler ve cebriye gibi sapık fırkaları batıl ehli olarak görür.

Ehli sünnete göre kader hayrıyla ve şerriyle iman etmeyi gerektirir. Kader olmuş ve olacakları Allah’ın ezeli ilmi ile bilmesi ve bu ilmiyle ezeli, mutlak, külliyatı ve cüzziyatıyla olayları en ince detaylarıyla bilir ve bu bilgisi levh-i mahfuzda yazılıdır. Allah neyi dilerse onu yapar neyi istemezse o olmaz. Her şey onun istemesi onu iradesinin sonucudur.

Dolayısıyla Allah geçmiş gelecek olan her şeyi bilendir. Çünkü zaman mefhumu Allah için söz konusu değildir. Allah’a hayır nispet edilir ama şer asla nispet edilmez. Allah hayırdan razı ama şerden razı değildir. Çünkü şer’de eksiklik ve kusur vardır. Allah bunlardan münezzehtir. Allah kullarını ve onların fiillerini yaratandır.

Hayır ve şer Allah’ın kadâ ve kaderiyle meydana geldiğini, Allah’ın dilediği her şeyi yaptığına kesin olarak iman etmek ehli sünnetin akidesidir. Her şey Allah’ın iradesiyle olur, O’nun dilemesi ve tedbir dışında kimse çıkamaz.

Selef alimlerimiz kaderin Allah’ın bir sırrı ve yarattıklarından gizlediğini söylemişlerdir. Bu tabirle kadere iman bir teslimiyet ve bir tevekkül konusudur.

وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًاۙ 

 Allah’ın emri belirlenmiş bir kaderdir. (Ahzâb, 38)

اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ 

Hiç şüphesiz biz, her şeyi bir kaderle yarattık. (Kamer, 49)

Rasulullah (as); Bir kimse hayrı ve şerri ile kaderin Allah’tan geldiğine İman etmedikçe iman etmiş olmaz. (Tirmizi)

Şu dört şeye iman etmedikçe mümin olamaz. Allah’tan başka ilah olmadığına, benim Allah’ın resulü olduğuma ve beni hak ile gönderdiğine şehadet, ölüme inanmak, ölümden sonra dirilmeye inanmak ve kadere inanmaktır. (Tirmizi) 

Tavus diyor ki; Ben sahabelerin çoğuna ulaştım onlar her şey kader ile diyorlardı. Abdullah İbn’i Ömer’den işittim ve diyordu ki Rasulullah Aleyhisselam buyurdu ki; Her şey kader iledir. Hatta acizlik, zeka ve beceriklik bile. 

Kaderi İnkar Etmek;

Huzeyfe radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm den buyurdu ki; Her ümmetin mecusileri vardır. Bu ümmetin mecusileri kader yoktur diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın, onlardan kim hastalanırsa onları ziyarette bulunmayın, onlar deccal’in bölüğüdür. Onları deccali ilhak etmek Allah üzerine bir haktır. (Ebu Davut) 

Abdullah İbn’i Ömer; Kaderiye fırkası bu ümmetin mecusileridir. Eğer hastalanırlarsa ziyaret etmeyin ölürlerse cenazesine katılmayan. (Ebu Davut) 

İbni Abbas anlatıyor Resulullah Aleyhisselam buyurdu ki; Ümmetinden iki taife vardır ki onların İslam’dan nasibi yoktur murcie ve kaderiye. (Tirmizi) 

Kadere İmanın Mertebeleri Dört’tür.

1- Allah’ın Mutlak İlmi; Alah, ezeli olan ilmi ve hikmetiyle başlangıcı ve sonu olmayan ezel ve ebedi olmasıyla olmuşu, olmamış olanı, gelecekte olacak olanı, ne zaman olacağını ve nasıl vuku bulacağını bilmesine Allah’ın ilmi diyoruz. Kader’in en büyük ruknü ve esası bunu bilmek ve buna iman etmektir.

Kader Allah’ın insanların geçmişte, gelecekte, yaratılmış, yaratılmadan önceki salih amellerini, yemelerini, içmelerini ve hayatların her şeyini bilmesidir. İşte bunlar hepsi Allah’ın El-alim, El-habir, Alimul Gayb ve Şehede, Allamel ğuyup gibi isimlerinin özelliklerinin sonucudur.

اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 

 Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilir. (Tevbe, 115)

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَدًاۙ 

 (O,) gaybı bilendir. Gaybına hiç kimseyi muttali kılmaz. (Cin, 26)

2- Yazma Mertebesi; Yazma konusunu manası Allah’ın tüm olay ve nesnelerin hepsinin kayd altına alınıp yazılmasıdır. Allah’ın dünyayı yaratmadan önce levh-i mahfuzda gelmiş geçmiş her şeyi yazdığı kitapdır. Allah ilk önce kalemi yazmış, ondan sonra gelecek ve geçmişte olacak olanları yaz emri ile Allah levh-i mahfuzda bunu yazmıştır. Meydana gelmiş gelecek kıyamete kadar olacak olan her şeyin ummul kitab’da yazılmıştır.

 وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ ف۪ٓي اِمَامٍ مُب۪ينٍ۟ 

 Biz, her şeyi apaçık bir Kitap’ta kaydetmişizdir. (Yâsîn, 12)

Bir hadislerinde efendimiz aleyhisselatu ve sellem; Şüphesiz ki Allah kalemi ilk yarattığında ona yaz diye buyurdu. O ne yazayım diye sorunca, kaderi yaz olmuş olan ile ebediyete kadar olacak olanı yaz diye buyurdu. (Tirmizi)

Hatta müslimde geçen bir rivayette; Allah azze ve celle yeri ve göğü yaratmadan elli bin sene önce Allah bütün olacakları hepsini yazmıştır.

3- Dileme ve Meşiet Mertebesi; Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ancak Allah’ın iradesi ve dilemesiyle olur. Her şey Allah’ın dilemesine bağlıdır ne isterse o olur. Şu dünyada meydana gelen her şey rahmet ve hikmet özellikleri ile Allah’ın irade ve dilemesi ile meydana gelir.

Allah hayrı ve şerri bir hikmet üzere dilemiş ve yaratmıştır. Dolayısıyla şu hayatta olan her şey olmuş, olacak, hayır, şer, övülen, yerilen, yaprağın kımıldaması, insanların yaşaması, ölmesi, kâinattaki olan her hareket ve durgunluk kâfirin küfrü, fasıkın fıskı, mü’minin imanı ve buna benzer her şey Allah’ın dilemesiyle olur.

اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـًٔا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ 

 Bir şey dilediğinde, emri ona: “Ol!” demesidir. O da oluverir. (Yâsîn, 82)

وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدٰى فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ 

 Allah dileseydi onların tamamını hidayet üzere toplardı. (Öyleyse) sakın cahillerden olma. (En’âm, 35)

4- Tekvin (Yaratma); Allah her şeyin yaratıcısı olduğuna inanmaktır. Ondan başka bir yaratıcı onun dışında bir rab yoktur. Onun dışında ne varsa yaratılmıştır. O ameli yapan herkesin ve her varlığın hareketini yaratandır.

وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ 

 “Oysa sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (Saffât, 96)

وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ 

Allah kulları için küfre razı olmaz.  (Zümer, 7)

İman’nın Altıncı Rüknü; 

Kader inancı Allah’a iman kapsamındadır. Çünkü Kader Allah’ın fiilini, olay ve nesneleri temsil etmektedir. Bunlar Allah’a zatına, sıfatlarına, fiillerine ve isimlerini de imanı gerektirir

Rasulullah aleyhi selam; Sebeplere sarılmak Allah’ın kaderindendir. 

Şam’da veba hastalığı yayılınca Ömer Radıyallahu Anh sahabe ile görüştükten sonra şama girmemeye ve beraberindekilerle geri dönmeye karar verdiler. Bunun üzerine Ömer’e soruldu Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun? Ey müminlerin emir’i, O da evet Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum.

Allah’ın Yazması İki Şekilde Olur;

1- Allah’ın Levh-i Mahfuz da yazılan yazı bu kitapların anasıdır. Kesinlikle içerisinde değişiklik olmayan ve sadece Allah’ın katındadır.

2- Kadir Gecesi’nde insanların senelik olarak yapacaklarını Allah tarafından tekrar verilmesi.

Allah’ın Dilemsi İki Kısma Ayrılır;

A) İttirari İrade;; Zorunlu olaylar, insanın payının olmadığı, insanın elinde olmayan, insan istese de istemese de cereyan eden olaylardır. Kalp atışı, diğer organlar, ecel vakti gibi şeyler. Bu tamamen Allah’ın iradesine bağlı olmuş insanın gücünü dışında gerçekleşen şeylerdir. 

B) İhtiyari İrade; İnsanların oluşumunda veya girişiminde seçim hakkı olan olaylardır. Yani bir kimsenin ahlaklı olması, çalışması dürüst olması, iffetli olması, evlenme gibi seçimler ile kendisinin sorumlu olduğu şeylerdir. Yine bununla beraber insanın küfrü, şirki, zinayı, hırsızlığı ve içki gib iradesiyle kötülükleri seçmesi de bu mukabildedir.

اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِرًا وَاِمَّا كَفُورًا 

Hiç şüphesiz, ona yolu gösterdik. Ya şükreden (bir mümin) ya nankörlük eden (bir kâfir) olur. (İnsân, 3)

Kulların Fiileri Konusunda Üç Mezhebin Görüşü;

1- Ehli Sünnet; Allah kulları ve kulların bütün amellerini yaratmıştır. Lakin kullara cüzi bir irade verilmiştir. Bu irade onların seçim ve isteklerinde kendini gösterir. Ancak bu isteme ve seçimler Allah’ın dilediğinin dışında müstakil olarak cereyan etmez ki böyle bir şey olmuş olsun. Bu Allah’ın mülkünde onun rububiyetin ve ulûhiyetin de eksiklik teşkil eder. Ancak Allah hem rabblik sıfatlarında hem de ilahlık sıfatlarında bütün eksikliklerden münezzehtir. Kullar bir şey dileyip seçmek için bir işe yöneldiğinde, mutlaka Allah’ın dilemesi onların dilemesini önüne geçer. 

2- Cebriye; İnsanın iradesi diye bir şey yoktur. İnsan havadaki tüy gibidir. Nasıl rüzgar havadaki tüyü bir sağa bir sola vuruyorsa, insanda aynı bu şekildedir. Bundan yola çıkarak zina edeni, hırsızlık edene, haram ve şirk işleyenlere Allaha hesap sormaz. Diyerek insanin iradesi yok sayarak hâşa Allah’a iftira atıyorlar.

3- Mü’tezile; Allah’ın dilemesini ve Allah’ın fiilleri yaratmasını kabul etmez. Mutezile Allah bunu böyle olacağını bilmiştir. Fakat dilememiştir. Bilmek ve dilemek ayrı şeylerdir demişler. Ayrıca Mutezile Allah kâfirin kafir olacağını bilmiş yazmış olmakla beraber ne dilemiş, neden yaratmıştır der. 

Mü’tezile, Allah’ın şerri yatmasını Allaha eksiklik izafe etmek olarak anlar ve bu düşünce sahiplerini tekfir eder. Yine bununla beraber kafirin küfrü seçmesi sebebiyle Allah’ın onu cezalandırılmasını Allah’ın adalet sıfatına ters düştüğü düşüncesine sahiptirler. Küfrü ve kafiri yaratan Allah, kâfirin küfrü seçmesi dileyenin Allah ise neden onu cezalandırıyor düşüncesine sahiptirler.

Allah’ın İradesi İki Kısımdır.

1-Kevni İrade; Allah’ın sonradan var ettiği, yarattığı bütün mahlukat ,var olan tabiat, fitrat ve doğal vasıflardır. Yaratılmışların hepsi bu doğal kanunlar çerçevesinde hareket ederler. Allah’ın bütün diledikleri hem olumlu, hem olumsuz, hem hayırlı olanlar, hem şerr olanlar, hem iman edenler, hem küfür edenler kevni iradedir.

2- Şerri İrade; Allah’ın sevgi ve rızasına uygun emirleri, dini kural ve yasa içine alan iradesidir. Yani Allah’ın kullarından yapmasını istediği irade ettiği şeylerdir. Allah’ın istediği her şeyi iman ve iyi ameller çerçevesine girmektedir. İşte bunun için kitaplar indirilmiş ve Resuller gönderilmiştir.

وَاللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُر۪يدُ الَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ اَنْ تَم۪يلُوا مَيْلًا عَظ۪يمًا 

 Allah, (sizleri tevbeye muvaffak kılarak) tevbelerinizi kabul etmek ister. Şehvetlere tabi olan kimseler ise sizin büyük sapıklıkla sapmanızı isterler. (Nisâ, 275)

 يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ 

Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. Bakara, 185)

Günah İşleyen ve Günah’ı Kadere Mal Edenler; 

Allah dilemeseydi ben şirk koşmazdım, Allah dilemeseydi ben içki içmez, kumar oynamaz ve zina yapmazdım. Bunlar müşrik ve şeytani düşüncelerdir.

مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًاۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًا 

 Başına gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her kötülük de kendindendir. Seni insanlara Resûl olarak gönderdik. (Senin hak Peygamber olduğuna) şahit olarak Allah yeter. (Nisâ, 79)

Şerri Yaratıcısı Allah Fakat Allah’a Nisbet Edilmez.

Şer Allah’a nispet edilmez. Şer ancak onun takdiri ve hikmeti ile meydana gelir.

1- Şer eksikliktir ve Allah’a nisbet edilmez. Allah’a nakıslık isnad eden kişi küfre girer.

2- Allah’ın fiilerde hiçbir zaman mutlak bir şer yoktur.

Yeryüzündeki zalimler Allah’a kulluk edenlere zulmetmesi mutlak şer değildir. Bunda bir takım hikmet ve hayırları vardır. Allah zalimlerin zülm etmesine izin verir ancak zulümlerinden razı olmaz. Allah ister ki ona gerçekten iman edenleri ortaya çıkarmak ve hak olan taife yardım edip onlardan şehitler edinmek ve kendi katında hayır olan zaferi yine seçilmiş olan bu taife vermek ister. İşte bundan dolayı Allah müminlerin zalimlere karşı hak ile muhalefet etmesini ve onlara karşı çıkmasını ister. Bu şer görünse de hayırdır. Çünkü hakkın batıla galebe çalınması ancak bu şekilde gerçekleşebilir.

وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ

Allah kulları için küfre razı olmaz. Şükrederseniz, ondan (şükretmenizden) razı olur. (Zümer, 7)

Allah Adalet sahibidir. Allah kullarına zulmetmez, onun fiilleri ve iradesi rahmettir.

وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۙ 

Şüphesiz ki Allah, kullarına zulmeden değildir. (Enfâl, 51)

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ  

Şüphesiz ki Allah, zerre ağırlığınca dahi zulmetmez. (Nisâ, 40)

İnsanların fiillerini her şeyi yaratan Allah’tır. Allah ona bir irade, bir kudret, bir tercih ve bir dileme gücü vermiştir. Kim neyi dilerse Allah onu yaratır. Hayra razı olur ama şerden razı olmaz. Zaten imtihanın konusuda budur.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed