Hicret ve Çeşitleri Nelerdir?
Hcr masdarından isim olan Hicret sözlükte ayrılmak, ilgisini kesmek, gitmek ve terk etmek gibi manalara gelir.
İslam ıstılahıda hicret: Bir kimsenin diliyle, kalbiyle, amelleriyle ve bulunduğu vatanı terk etmek suretiyle darü’l islam’a yada islam’ı yaşayabileceği bir yere gitmeyi ifade eder.
Hicret özelde: Rasulullah aleyhisselatu vessellemin ve Müslümanların İslam’ı daha rahat ve güven içinde yaşayabileceği olan Medine’ye gitmeyi ifade eder.
Resulullah aleyhisselam ve Mekkeli müslümanların Medineye hicret edenlere muhacir ve göç ettikleri yerde muhacirlere yardım edenlere ensar denilir.
Hicret’in Çeşitleri;
1- Şirk, küfür ve tağutlara kulluktan kurtulup yalnız Allah’a kul olmak ve ibadet etmek tüm peygamberlerin davet ettiği hicrettir.
فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Lut, ona iman etti. Ve dedi ki: “Hiç kuşkusuz ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü O, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’in ta kendisidir.” (Ankebût, 26)
2- Müşrikleri terk edip onlardan hicret etmek.
Bu onların inançlarından sosyal, siyasi, akidevi, ekonomik, ahlaki, haram ve küfür olan kültürlerinden uzaklaşmak ve onların her türlü eza, saldırı ve hakaretlerine karşı sabretmekle gerçekleşen bir hicrettir.
وَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَم۪يلًا
Onların söylediklerine karşı sabret. Ve onları güzel bir biçimde (müminin vakar ve izzetine yakışır bir tarzda) terk et. (Müzemmil: 10)
Vehcur yada hecr-i cemil terkibi müşriklerin hakaret, saldırı ve ahlaksızlıklarına karşı sabırlı olmak, katlanmak ve sebat göstermek suretiyle islamı yaşamayı ifade eder.
Bununla beraber müşriklerin kötü ahlaklarından ve onların çarpık yaşam tarzlarından uzaklaşıp İslam’ın ahlakına hicret etmeyi gerektirir.
3- Kötülükleri ve haramları terk etmek hicrettir.
Yaşadığı ortamda işlenilen haram ve kötülüklerden uzaklaşmak, onlardan nefret etmek, onları sevmemek ve bir daha bu kötülüklere düşmemek adına helallere hicret etmek ve iyilikleri yapmak hicrettir.
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْۙ
Pislikleri (putları, şirki ve müşrikleri) terk et.( Müddessir: 5)
المسلمُ من سَلِمَ المسلمونُ من لسانهِ ويَدِهِ، والمهاجرُ من هَجَرَ ما نهى اللهُ عنهُ
Müslüman, müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Esas muhacir de Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir.’’ (Muttefekun Aleyh)
Bir adam Resulullah’a sordu ya Rasulallah hangi hicret daha faziletlidir. Allah’ın elçisi buyurdu ki …Allah’ın yasakladığı haram kıldığı şeyleri terk etmendir. (Nesai)
4- Fitne zamanında ibadet hicrettir.
Küfrün, isyanın, fitnenin, ahlaksızlığın ve zulmünü her tarafta baş gösterdiği bir yerde bu kötülüklerden uzaklaşıp ibadetlere hicret etmek Rasulullah aleyhisselatu vesselam’in ifadesi ile hicrettir.
العبادة في الهَرْج كهجرة إليَّ
Ortalık kargaşa içindeyken/fitne zamanı ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir. (Muslim)
5- Olumsuz anlamda dinden hicret etmek.
Nasıl ki küfürden, şirkten ve haramdan hicret ederek İslam’a ve hakk’a hicret söz konusu ise aynı zamanda nasibini yitirmiş, imanını silmiş süpürmüş ve islamdan hicret ederek küfre, şirke ya da dinden yüz çevirmeye hicret eden kimselerde söz konusudur.
Dinden yüz çevirmek, Kur’an’ı okumamak, islam’ın gereklerini yerine getirmeyerek mala, mülke ve yeryüzüne çakılmayı hicret edenler en büyük kayıp ile karşılaşacak olan kimselerdir.
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا
Resûl der ki: “Rabbim! Şüphesiz ki benim kavmim, bu Kur’ân’ı terk edilmiş olarak bıraktılar.” (Furkân, 30)
Nitekim bu ayette mahcur kavramı kullanılmış bu Kur’an’ı terk etmek, okumamak ve onu yaşamamak olarak tarif edilmiştir.
إنما الأعمال بِالنيَّات، وإنما لكل امرئ ما نوى، فمن كانت هجرتُه إلى الله ورسوله فهجرتُه إلى الله ورسوله، ومن كانت هجرتُه لدنيا يصيبها أو امرأةٍ ينكِحها فهجرته إلى ما هاجر إليه
Ameller ancak niyetler iledir. Herkes için niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasûl’üne ise, onun hicreti Allah’a ve Rasûl’ünedir. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için hicret etmişse, onun hicreti de hicret ettiği şeyedir. (Muttefekun Aleyh)
İslam’ın esaslarını terk edenler, batının ideolojik şirk ve küfür dinlerine iman ve iktidar verenler ve aşağılık kompleksi ile batının boyundurluğundan razı olanlar yeryüzünde en büyük fitnenin sebebi olmuşlardır. Onların hicreti Allah’a değil tağutlara ve yeryüzünün zalimlere olmuştur.
6- Kötülük yurdundan iyilik yurduna hicret etmek;
Küfür yurdunda haramların, şirkin, zulmün ve bozgunculuğun olduğu bir yurt yada vatan parçasında bir Müslüman kalamaz. Kendisi bu yerleri terk etmek suretiyle Allah’ın hakim olduğu yurtlara hicret etmesi farzdır. İmkanı olmasına rağmen kötülük yurdundan iyilik yurduna gitmeyenler büyük günah işlemektedirler.
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يرًاۙ
Melekler, nefislerine zulmedenlerin canını aldığında: “Nerede idiniz/hangi saftaydınız?” derler. Derler ki: “Biz yeryüzünde (müşriklerin safında yer almak zorunda olan, çaresiz) mustazaflardık.” (Melekler:) “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” derler. Bunların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o! (Nisâ, 97)
7- Hicret ve cihad Allah’ın rahmetine ulaştırır.
Hayatlarını, yaşamlarını, tercih ve seçimlerini Allah’a adayanlar bir hayat programı olarak tüm kötülüklerden hicret ederek Allah yolunda mücadele eden, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan ve cihad edenler Allah’ın kendilerine rahmet ettiği kullardır.
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ اُو۬لٰٓئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Hiç şüphesiz iman eden, hicret eden ve Allah yolunda cihad eden kimseler… Allah’ın rahmetini ancak bunlar umabilir. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (Bakara, 218)
Allah’ın davasına yardım etmeyen ve kötülüklerden hicret etmeyen kimselerin Allah’tan rahmet bekleme hakları olmaz.
8- Allah yolunda cihad ve hicret günahlara ve kötülüklere kefarettir.
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰىۚ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُو۫ذُوا ف۪ي سَب۪يل۪ي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ
Rableri onların (duasına) icabet etti (ve dedi ki): “Sizden erkek olsun, kadın olsun amel yapanların amelini zayi etmeyeceğim. Siz birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, benim yolumda eziyet gören, savaşan ve öldürülen kimselerin günahlarını örteceğim ve onları altından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu mükâfat, yaptıklarına karşılık) Allah katından bir sevaptır. Allah, yanında sevabın en güzeli olandır.” (Ali İmran:195)
9- Hicret etmeyenler mü’minlerin dostları olamazlar;
İslam, Kur’an, dinlen yüz çevirmiş, dünyaya çakılmış olanlar ve hicret eden müslümanlara katılmayanlar selamet yurduna, Allah’ın davasına ve Tevhide hicret etmeyenler onlar mü’minlerin dostları olamazlar.
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًاۙ 89 (O münafıklar) küfre girdikleri gibi sizin de küfre girmenizi ve onlarla eşit olmanızı isterler. Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin. (Hicret etmeye yanaşmaz) yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost ne de yardımcı edinin. (Nisâ, 89)
İslami hareketin oluşturtuğu sosyal, siyasi, ekonomik ve her alanda güçlendiği anda islam yurduna hicret etmeyenler, küfür diyarında malını, dükkanı ve tezgahını düşünüp maddi mazeretler adı altında görev yerlerini terk edenler cezası cehennemdir.
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يرًاۙ 97
Melekler, nefislerine zulmedenlerin canını aldığında: “Nerede idiniz/hangi saftaydınız?” derler. Derler ki: “Biz yeryüzünde (müşriklerin safında yer almak zorunda olan, çaresiz) mustazaflardık.” (Melekler:) “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” derler. Bunların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o! (Nisâ, 97)
10- Mü’min, Allah yolunda hicret ve cihad eden kimsedir.
Mü’min çevresindeki küfür, şirk, ve zulme karşı kayıtsız kalmaz. O bu durumdan rahatsız olur, harekete geçmek suretiyle insanları İslama davet eder. O her türlü tağutların dayatmalarından hicret eder ve Allah yolunda insanlara iyiliği emretmek ve kötülükten nehy etmek konusunda cihad eden kimsedir.
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّاۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ 74
İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler ve (onları yurtlarında) barındırıp yardım edenler (var ya)! İşte bunlar hakiki müminlerdir. Onlar için bağışlanma ve pek değerli bir rızık vardır. (8/Enfâl, 74)
11- Allah katında derece yönüne en üstün olanlar hicret ve cihad edenlerdir.
Allah’ın onayladığı, razı olduğu, görev yerlerini terk etmeyerek Allah yolunda cihad edenler, gerektiğinde hicret edenler ve mazeretlerini yeryüzüne gömenler Allah’ın razı olduğu ve kulları arasında olan en üstün kullardır.
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ 20
İman eden, hicret eden, Allah yolunda malları ve canlarıyla savaşan kimseler, Allah katında en büyük dereceye sahiplerdir. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Tevbe, 20)
12- Hicretin öncülerinden olmak;
Müslüman islama aykırı her türlü kötülükten hicret eden ve müslümanları hicrete teşvik edendir.
وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 100
Muhacir ve Ensar’dan öncüler, ilkler ve onlara ihsan üzere tabi olanlar (var ya)! Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlar için altından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. En büyük kurtuluş budur işte. (Tevbe, 100)
Eğer hicret şerefi olmasa da ben Muhakkak ensar’dan bir fert olmak isterdim. (Ahmed bin hanbel)
13- Allah için hicret edenler dünya ve ahirette en büyük mükafata ulaşırlar.
وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا فِي اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَۙ
Zulme uğradıktan sonra Allah (yolun)da hicret edenleri, dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz. Ahiret mükâfatıysa çok daha büyüktür. Keşke bilselerdi. (Ama kâfirler bilmezler.) (Nahl, 41)
14- Kafirlerin cemaatlerinden hicret etmeyenler tüm amelleri boşa gitmiştir.
Kafir ve müşriklerle beraber kalmaya, onların maddi imkanlarını önceleyerek Allah’ın davasını öncelemeyenler, İslam’ın çıkarları değil de kendi çıkarlarını düşünenler ve onlarla beraber hayat sürdürenler amellerini boşa çıkarmış kimselerdir.
Nitekim bir hadiste: Allah’a şirk ortak koşan bir müşrik Müslüman olduktan sonra kafirlerden ayrılıp Müslümanlar arasına katılmadıkça Allah onu hiçbir amelini kabul etmez. (İbni Mace)
Ben müşriklerle beraber yaşayan Müslümanlardan biriyim/uzağım Müslümanlarla müşriklerin ateşleri birbirini görmesin. (Nesai)
Ashab’tan biri sordu İslam’ın alametleri nelerdir? Rasulullah buyurdu: Aziz ve celil olan Allah rızası için Müslüman oldum, küfrü isyanı bıraktım demen, namazı kılman, zekatı vermen, Müslümanların malı, can ve ırzlarının bir birlerine haram olduğunu, Müslümanların bir birlerine yardım eden kardeşler olduklarını kabul etmen ve aziz ve celil olan Allah’ın müşrikler arasında iken islamı kabul ettiği halde onları bırakıp Müslümanların içine gelmeyen kimsenin hiçbir amelini kabul etmeyeceğini bilmendir. (Nesai, ibnmace)
Hicret çok yönlüdür;
Küfrünün işlendiği mekanlardan hicret etmek İslam mekanlarına gitmek. Kişilerin, toplumların, kurum ve kuruluşların işledikleri küfür ve şirklerden hicret edip Müslümanların safına gitmek. Dolayısıyla hicret sadece belli şahıslara ve belli yerlere ait değildir. O tüm zamanlar için geçerli olan bir değişim ve dönüşüm hareketidir.
Tevbe sona ermedikçe hicret sona ermez. Güneş batıdan doğuncaya kadar da tevbe son bulmaz. (Darimi)
Kafirlerle savaş devam ettikçe düşmanla çarpışıldığı sürece hicret devam eder. (Nesai)
Hicret’in şartları oluştuğunda zaman ve mekana bakılmaksızın İslam yurduna hicret etmesi imanı bir edadır.
Her ne kadar Mekke’den Medine hicret’in bittiğini hadisler belirtilmişse de hadislerde zulmün ve küfrün baskın olduğu yerde islam yurduna hicret etmek tap tazeliğini korumakta farz hükmünü yenilemektedir.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder