×

Month: Ekim 2024

İslam ilahi nizam’ın sosyal, askeri, siyasi, ekonomik ve yaşama açısından hükmetmediği ve egemen olmadığı şu zaman diliminde islamın bir daha hayata egemen olmaması için Allah’ın dinini tahrif etme yollarını tercih ederek islam toplumunu ancak böyle bozarız düşüncesiyle şeytani oyunlar ile yabancı Müsteşrikler/Oryantalistler ile yerli Müsteşriklerin bayraklaştırdığı hadislerin inkar edilmesi propagandasını üstlenerek, bugün hadislerin zanni olduğunu ve onun kabul edilir olmadığını bizim için tek ölçü Kur’an olduğunu ifade ederek, bilgisiz kimseler için kulağa hoş gelen ama aslında Kur’anı inkar etmekten başka bir şey olmayan bu fitneye Kur’an’dan cevap vereceğiz. Onlar hadislerin ve mezheplerin bu ümmetin başına bela olduğu iddiası ile bugün İslam bu durumda ise bunlar sebebiyle diyerek büyük zülme, hikmetsizliğe, basirettsizliğe ve delalet sebep olmuştur. Bugün ümmeti parçalayan lâiklere bir şey demezler, bugün müslümanları ideolojik dinlere entegre eden demokratlara bir şey demezler, bugün Kemalizm ve Atatürkçülüğü dayatanlara hiçbir şey demezler bugün haram helal, helalleri haram eden küfre, şirke iktidar veren ve Kur’an ‘ ın  peygamberlerin şahsında tağutlarla mücadelesi gündemlerinde çıkararak Kur’an adı altında görev yerlerini terk ederek fitneye sebeb olmaktalar.  Hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim bize peygamber aleyhissalatu vesselam’ın öğretilerini yüzlerce ayette hem sözlük anlamı hemde ıstılah açısından bir referans olarak ortaya koyar. Nitekim: İtaat, izinden gitme, örnek almak, emrini yerine getirmek, onun haramını helal ve teslim olmak şeklinde ayetler bilinmektedir. Bu ayetlerdeki emirler ile amel etmemek aslında ayetleri iptal etmek yada ideolojik hadisleri ile tevil etmek ayetleri tahrif etmekten başka bir şey değildir. Onlar hadisleri inkar edin! Diyorlar ve sonra sadece bize Kur’an yeter diyorlar ama Kur’an ayetleri üzerinde yorumlar yapıyorlar ki bunlar ciltlerle dolu kitaplar haline almış madem peygamberin bu ayetlerle ilgili hadislerini inkar ettiniz neden siz kendi ideolojik hadislerinizle Allahın kitabına tefsir, tevil ve yorumda bulunuyorsunuz? Madem sizin inancınıza göre peygamber aleyhisselam sadece bu ayeti okumuş neden peygamber gibi davranmıyorsunuz? İnşallah bu makalemizde hadis inkarcısı olan delalet ehlinin tüm cehalet kokan tutarsız ve çelişkili görüşlerini Allahın kitabıyla cevap vereceğiz. لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيٰى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍۜ …

Hatice annemiz (ra) Kübrâ (Yüce), Tahire (Temiz), Tacire (Ticaretle uğraşan) gibi birçok lakap ile anılmaktadır. Babası Huveylid b. Esed, annesi ise Fâtıma bint Zâide`dir. Esedoğulları kabilesindendir. Baba tarafından 5. göbekte, anne tarafından 9. göbekte Efendimiz (sav) ile soyu birleşmektedir.  Allah’a iman etmiş ama bunu kuru bir laf ve kuru bir iddia değil aksine samimiyet, ihlas, fedakarlık, sadakat ve azimle Allah’a ve Resulü iman etmiş Malını, mülkünü, servetini, hayatını, yaşamını ve ölümünü Allah’a adamış Resulullah aleyhissalatu ve sellem’in eşi Hatice annemiz erkeği ile kadınıyla genci ile yaşısıyla hepimizin için örnek bir modeldir. Cahiliye Döneminde Hatice Annemiz; Hatice annemiz cahiliye döneminde bile Tahir yani Temiz kadın lakabıyla anılan asaleti, zekası ve serveti ile nasıl ki Mekke’de üstün bir konumda ise aynı zamanda iffetli, namuslu ve şerefli olması yönüyle de üstün bir konumdaydı. O Rasulullah’ın hanımları arasında neseben en çok peygambere yakın bir kimseydi, kendisi cahiliye döneminde Resulullah ile evlenmeden önce iki evlilik yapmış ve bu evliliklerinde ikisi erkek biri kız olmak üzere üç çocuğu da olmuştu. Hatice annemiz Mekke’de asil bir soydan geliyordu, kadınıyla erkeği ile ona saygı duyuyor ve aynı zamanda ekonomik açıdan ticaretle ilgileniyordu. Hatice Annemiz’in Ticareti İslamiyetten önce Şam topraklarına kervanlar gönderir, ticaretle meşgul olur alım ve satım yapardı. Kendisi güvenilir kimseleri tutarak kervanın başında onları gönderir ve kârdan'da onlara vererek ticaretini devam ettirirdi. O sıralarda Muhammed aleyhissalatu vesellem’in doğruluğu, emin, sadakat, güzel ahlakı ve onurlu duruş onu etkilemişti, kölesi Meysere ile birlikte Şam tarafına bir ticari kervanı gönderme teklifinde bulundu, Allah Resulü bunu kabul etti ve kervan hazırlanarak Resulullah aleyhisselam Hatice annemizin kölesi olan Meysere ile birlikte yola çıktılar. Allah Resulü aleyhissalatu vesellem ticaret mallarıyla gittikleri Şam’da büyük bir kârla Mekke’ye döndüler. Meysere bu ticaret yolunda Resulullah’ın ahlakı, sadakati, eminliği, dürüstlüğü, yiğitliği ve cesareti karşısında hayran kalmıştı ve aynı zamanda rahibin o sözleri'de onu o kadar etkilemişti ki bunların hepsini bir bir Hatice annemize haber vermişti. Rasulullah’da Gerçekleşen Olağan Üstü Haller; Şam yakınlarında bir manastır civarında konakladılar. Allah Resulü aleyhisselam o gün bir ağacın altında gölgeleniyordu. Manastır’da bulunan bir rahip Meysere’ye ağacın altında oturanın kim olduğunu sordu. Meysere Mekke halkından ve Kureş kabilesinden bir zattır dedi. Rahip heyecanlanmış ve aynı zamanda titriyordu o ağacın altına şimdiye kadar peygamberden başka kimse oturmamıştır dedi. Sonra da Allah Resulü aleyhissalatu vesellem‘in İncil‘deki vasıflarından birini sordu olumlu cevap alınca da işte o peygamberdir ve de peygamberlerin sonuncusudur, keşke ben onun peygamber olarak gönderileceği zaman erişmiş olsaydım dedi. Yürümeyecek kadar zayıf düşen iki devenin ayaklarını sıvazlayarak onların süratlemesini sağlaması. Allah resulü ile birlikte bulutların onu gölgelemesine şahit olup bakın Muhammed’in melekler gölgeliyor demeleri. Hatice Annemizin Rasulullah’a Evlilik Teklifi; Hatice annemiz Meysere‘den duydukları şeyler karşılığında o kadar etkilenmişti ki Allah Resulüne evlenme teklifinde bulunacaktı. Nitekim Hatice annemiz: Şeref ve emniyet sahibi olman, güzel ahlakın ve doğruluğun sebebiyle bana yakın olmanı isterim demişti. Bunun için arakadaşına: "Ey Nefise! Ben onda kimsede görmediğim bazı özellikleri görüyorum ve ona yakın olmak istiyorum." der ve Nefise de ona yardımcı olacağını söylerek Efendimiz (s.a.v) ile izdivaç konuşması yapmaya gider. Selam verdikten sonra hemen konuya girer; "Ey Muhammed! Yaşında geldi neden evlenmiyorsun?" der.…

Ey Kardeşim bu rabbani din Mekke’de Resulullah’ın tek başına insanları davet ettiği, insanların onu horladığı, dışladığı, hakaret, işkence, suikast ve benzeri bir çok saldırılara rağmen azim, sebat ve sabırla tevhide davet ettiği dinin adıdır. Sahabeler birbir iman ediyor ve önlerine gelen her türlü dayatma, zorbalık, işkence ve ölümlere karşı dağ gibi duruyor ve sebat ediyordu. Sonra Allah onlara hicret kapısını açtı. Onlar Medine'yi yurt edindiler. Allah onlara akidevi, sosyal, siyasi, ekonomik, askeri ve sıfırdan rabbani bir toplumun oluşması için bir zemin hazırladı. Ve bunun sonucunda bir İslam devleti, hükümeti, lideri ve yöneticileri olduğu rabbani bir nizam kuruldu. Bu dinin bağlıları Resulullah’ın vefatından sonra dünyanın iki süper gücü olan bugün'ün Amerikası, Çin ve Rusyası olan o günün Pers imparatorluğu ve Bizans imparatorluğu‘nu darmadağın ederek tevhidin sancağını Asya, Çin, Avrupa ve dünyanın dört bir yerine taşıdılar. Öyle ki bu din 1200 yıl boyunca insanları kulak kulluktan, şirkten, küfürden, tağutlara ibadetten, ekonomik sömürüden, adaletsizlikten, eşitsizlikten ve her türlü kötülükten korudu. Öyle bir karanlık döneme geldik ki bir asır önce hilafet kaldırıldı, İslam coğrafyasındadaki tüm bölgeler batının boyundurluğunda, onların laik-demokratik ideolojik dinlerine teslim olarak bağımsız ülkeler haline geldiler ve kendi toplumlarını ideolojik şirk ve küfür dinleri ile yönettiler. Öyle ki batının boyundurluğunda hizmetçisi, uşağı konumunda olan, egemenlik ve iktidarlarını batıya borçlu olan bu yerli yöneticiler artık batının eliyle İslam coğrafyasının sömüre biliyor, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını gasp edebiliyor, işgallerin önünü açabiliyor, savaşların, ölümlerin, sapmaların, şirkin, küfrün, kula kulluğun ve her türlü murdarlığa sebep oluyor.  Artık yeniden Mekke dönemine geçmiş ve yeniden İslami bir diriliş‘in hayata egemen olması için Resulullah’ın şahsında ve Rabbani hareket metodu tabi olmak suretiyle insanları tevhide, Allah’ı birliğine davet etmek tüm Müslümanlara farz olmuştur. Artık Resulullah ve Ashâb-ı gibi Mekke’de kendilerinin karşılaştıkları tüm zorlu şartlar bugün yeniden söz konusu olmuş ve tevhide davet edenler horlanıyor, hakaret, işkence, zindan, dışlama ve daha nice kötülüklere mü’minler maruz kalıyor. Nitekim Allah Resulü bu gerceği şöyle ifade etmiştir. بدأ الإسلام غريباً وسيعود غريباً كما بدأ فطوبى للغرباء…

Kur'an'ın mucize konumunda olan Ashab-ı Fil (fil ordusu) kıssası  ve rivayetlerde varid olduğu üzere doğum esnasındaki harikulade olay ve alametler Allah'ın rahmetinin, yardımının, muhafazasının ve tarihi boyunca kullarına ibret ve ders verecek nitelikte olaylardır. Bu kıssada Allah kendi alameti olan Kabe'yi işgal ve esaretten kurtaracak ve Resulullah Muhammed aleyhisselatu vessellemin peygamberlik ifasını gerçekleştireceği ortamı hür bir şekilde hazırlamak sebebiyle o gün işgal güçlerine karşı Allah beldesini koruyacaktı. Eğer Mekke işgal edilseydi ve Resulullah aleyhisselatu vesselam ve onun kavmi esir olsaydı işgallerin ve prangaları altında davanın insanlara ulaşması çok zor olacaktı. İşte bu sebeple Allah peygamberinin davasının özgür bir şekilde tüm dünyaya ulaşması için o şehri korudu. اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ Rabbinin fil sahiplerine yaptığını görmedin mi? اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي…