×

Month: Ekim 2023

Hiç şüphesiz okul bugün yaşadığımız zaman diliminde çocuklarımız tağuti sistemlere entegre etme ve küfür sözü olan ve aynı zamanda ideolojik dinlerin dayatıldığı kurumlardır. Öyle ki burada öğretmenler insanları Allah’tan başkalarına ibadet etmeye, kulluk etmeye, itaat etmeye başka bir ifadeyle Allah şirk koşmaya davet ederler. Yine bunla beraber çocukların Heykeller karşısında dikilmesi, Andımızın! okunması ve benzeri bu tüm durumlar okulun küfür kılmaktadır.  Peki bu hangi küfür çeşididir, kimleri kapsar, önündeki engeller nelerdir, hüccet ikame edilenler ve edilmeyenler kimlerdir? Mutlak ve muayene ayırımını yapmak şeklinde çocukların okula gönderilmesi açısında şüphesiz ki İslam’ın belli ve kaidelere bağlı kalarak vaaz ettiği hükümler vardır. İnsanlar Bu Meselede Üç Sınıftır; 1- Aşırı ılıman olan tarikat ve muhafazakarlardan oluşan kimselerdir. Bunlar şartları yerine getirmedikleri için tekfir edilmeyi hak edenlerdir. 2-  Bu konuda aşırı radikal davrananlar öyleki onlar selefin usul, kaide, mutlak, muayyen ve mukayyet hükmü ile beraber küfür li'aynihi ile küfür li'gayrihi ayırmayanlardır. Öyleki onlar sadece ebeveynleri değil aynı zamanda onları tekfir etmeyen ilim ve delil sahibi kimseleri tekfir ederler.   3- Vasat konumunda olan çocuğunu okula gönderen anne babalardır. Onlar ise aşağıdaki ikinci katagoride olanlardır. Okul Meselesi ile ilgili akidemiz ancak selefin onayladığı illet, usul ve belli kaidelere bağlı kalarak akidemizi iki katagori üzerine bina ettik. Bunlar; Birincisi: Muvahitliğini korumamış, geleneksel ve kültürel İslam anlayışına sahip olan ebeveynleri kendileriyle beraber çocuklarını küfür, şirk ve tağuta ibadet etmeleri sebebiyle mutlak açıdan tekfir ederiz. İkincisi: Muvahitliğini korumuş şirk, küfür, tağutu inkar etmiş ve islamı sabit olan kimselere gelince onlar çocuklarını küfürden ve şirikten korudukları sürece muayyen açıdan tekfir etmiyoruz. İşte bu muhkem nasların sonucunda ortaya çıkan usul ve kaidelere bağlı kalarak yaptığımız bir istidlaldir. Bugün maalesef muvahhitliğini korumuş Müslümanları tekfir etme konusunda mantık, akıl, vehim ve ideolojik açısından tekfir edenler, Müslümanlar arasında fitne ve ayrılığa sebep olmuşlardır. Onlar bazı nasları bağlamından kopararak kendi mantıki ve ideolojik yorumlarıyla Müslümanları tekfir etmektedirler ki bunlardan bir tanesi ise Okul Meselesidir. Bu meseleye girmeden önce bir mesele değinmek istiyorum, o’da temel’de olan küfür çeşitleri; Temelde Küfür Üç Şekilde Görülür. Kufr Li’aynihi/Zatında Küfür, Kufr Li’ğayrihi/ Zatın’da olmayan küfür ve Zanni Küfür. 1- Kufr Li’aynihi/Zatında Küfür: Bu Muhkem naslarda varid olduğu üzere kendisinin bi zatihi küfür olmasıdır. Misal: istihza/alay küfrü, istihfaf/hafife alma küfrü, istihkar/hakaret küfrü, istihlal/haramı helal görme küfrü, istinkar/inkar küfrü, tekzib/yalanlama küfrü, isti'arad/yüz çevirme küfrü ve benzeri küfürlerdir.  2- Kufr Li’ğayrihi/ Zatın’da olmayan küfür: Bu ise haddi zatın'da mübah olan bir şeyin sonradan küfür ve şirkin bulaşması sonucunda gerçekleşen bir durumdur. Bu küfür çeşidinin zâtında olan küfürden ayıran illet onun iradeli küfür olmasıdır, başka bir ifade ile mübah olan bir şeye küfür ve şirkin bulunması ile ilgilidir. Bu sebeble küfr li'gayrihi hükmünü alır. Bu kimselerin tekfirine gelince ancak o kimsenin iradesine bağlı olmasıdır. Eğer bir insan iradesi ile, rıza, tercih ve kabul ederek mübah konumunda bulunan küfür ve şirk fiillerini tercih etmesi tekfir edilmelerini gerekli kılarken eğer tercih ve seçimleriyle mubah konumunda olan küfürlerden kendini koruyorsa bu kimseler tekfir edilmezler. Dolayısıyla zatında küfür ile zatında küfür olmayan iki farklı meseleyi aynı şartlarda değerlendirmek usul ve kaide açısında ihanet, aşırılık ve naslara bağlamından koparmak demektir. Misal: Bugün sokaklar, mahalleler, parklar, çarşı, AVM’ler, fabrikalar ve hatta sosyal medya dediğimiz TikTok, YouTube ve Facebook gibi iletişim araçları bir çok yerde küfür sözü ve küfür fiili vardır. Halbuki haddizatında sokaklar, mahalleler, çarşı, pazar ve benzeri yerler’de küfür ve şirkin olması sebebiyle küfür li’gayri hükmünü alan yerlerdir ve bu mesele okul meselesi gibi küfür li’gayrıdir. Nasıl ki bir anne-baba çocuğunu sokak, park ya da benzeri yerlere çocukların gezmesi yada nasıl ki telefonu eline vererek sosyal medyada küfür olmasına rağmen telefonu onun eline veriyorsa okulda aynen bunun gibidir. O zaman muarızlarımızın usulleri fasit olmakla beraber kendileriyle çelişmiş olunur.…

Bugün maalesef İslam'ı saf kaynağından araştırmıyoruz ve dinimizi öğrenme konusunda gayret içinde değil kolaycılığa alışmış ve kulaktan dolma bir din yaşıyoruz. İbadetler sahih olmayan ya zayıf yada uydurma hadisler adı altında bid’at, hurafe ve buna benzer kaynağı belli olmayan verilerle bir din yaşıyoruz. Bugün maalesef Recep, Şaban, Miraç, Regaib, Berat ve Mevlid gib Kandiller adı altında bir çok bid’at ve hurafeler din adına işlenmektedir. Hiç şüphesiz bu Recep ve Şaban aylarında yapılan bu tüm bid’atler hâşa Rasulullaha nisbet edilmek suretiyle din adına ibadet diye işlenmektedir. Bu bid’atlerden biri haram aylardan olan Recep ayında işlenmektedir. Regaip Kandili ; Recep ayının başında 12 rekat namaz kılmak, Şaban ayının 15'inde 100 rekat namaz kılmak, cuma ve cumartesi günleri oruç tutmak, o güne mahsus rabıta, hatme yapmak, mevlit okumak ve sesli zikir yapmak çirkin bir bid'attir ve dinde yeri yoktur. Bu gece ile ilgili hadis alimlerince Regaip gecesi ile ilgili namazlar tamamıyla yalan/mevzu rivayetlerden ibarettir. Hatta bu geceyi ilk ihdas eden/ortaya çıkaran kişi Alin bin Abdullah bin Cahdam'dır.  İbn Hacer rahimullah dedi ki : Recep ayının fazileti hakkında, veya o ayda oruç tutmanın fazileti hakkında, veya o ayın bir bölümünde oruç tutmanın fazileti hakkında, veya o ayın özel bir gecesinde namaz kılmanın fazileti hakkında delil sayılabilecek tek bir sahih hadis gelmemiştir. (Tabyîn El 'Aceb Bimê Varada Fî Fadli Receb)  İbn Teymiyye rahimahuLlah dedi ki: Regaib namazının (Regaip kandili) hiç bir kaynağı yoktur ve bid'at olan bir iştir. Ne cemaatle, nede tek olarak yapılması tavsiye edilmiştir. Ve bu mesele hakkında rivayet edilen naslar alimlerin icmasıyla uydurulmuş yalandır. (Mecmu el Fetava) İmam İbn Baz ve İmam Salih İbn Useymin (Allah onlara rahmet eylesin) onlar: Regaib Namazı Bidattir demişlerdir. Receb ayında belirli bir günü oruçla veya namazla tahsîs eden bütün hadîsler uydurmadır. Büyük İmâm İbnu’l-Kayyım der ki: “Receb ayında oruç tutmanın ve bazı gecelerinde namaz kılmanın zikredildiği her hadîs yalandır, iftirâdır. Şu hadîs buna örnektir: {Her kim Receb ayının ilk gecesinde akşam namazından sonra yirmi rek’at namaz kılarsa sırâtın üzerinden hesâba çekilmeden geçer. (el-Menâru’l-Munîf (84)  Hatta İmam Nevevi Müslimin şerhinde şöyle demiştir. Bu bid’at olan Regaip namazı çıkarana ve icat edene Allah lanet etsin! Bu namaz delalet ve bilgisizlik sayılan çirkin bid’atlerdendir. İbn Abbâs (r.a.) şöyle dedi: “Rasûlullah (S) Receb ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz, ‘(gâliba) hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak)’ derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, ‘(gâliba) hiç tutmayacak’ derdik.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud) Bir müslüman bu hadislerden varid olduğu üzere Recep ayında oruç tutmasında bir bid'atlık söz konusu değildir. Ama Recep aynı ilk haftası cuma günü yada Recep ayının 27 gecesi Miraç Kandili gibi günler için özel oruç tutmak ve ibadet etmek bid’at, uydurma ve caiz değildir. Ne Rasulullah (s)’den, ne sahebeden nede tabiinden Recep ayının ilk haftası olan Regaip yada 27 gecesi olan Miraç kandili gibi gecelere has hiç bir ibadet şekli yoktur. Maalesef bu konuda uydurulan hadisler Rasullullaha nisbet edilmek suretiyle dine eklemelere ve Rasulullaha iftiraya sebep olmuştur.  Regaip Gecesi Hakkında Uydurulan Namazlar:…

مَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ   Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse bunlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler…

Rabbimiz Allah tarih boyunca rahmetinin gereği yeryüzündeki tüm kullarına kitaplarını indirmiş ve rasullerini göndermiştir.İnsanlar küfre, şirke düşmesinler, kula kul olmasınlar ve yeryüzünde özgürce yaşayarak hayatlarını ilahi verilere göre idame etmesini istediği gibi Resul ve Nebilerin şahsında davetini yapmak suretiyle kulları kullara kul olmaktan kurtarma görevini vermiştir. وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ …