Arapça Dilbilgisi (Nahiv ve Sarf) Kuralları Açısından Hadis İnkarcıların Resul İddiasına Reddiye
Kur’an, Sünnet, İcma ve Arap dili açısından “nebi” ve “resul” kavramları dikkatle ele alındığında, Resulullah aleyhisselam’ın hem son nebi hem de son resul olduğu açıkça anlaşılır. Dolayısıyla Reşat Halife gibi tarihde ne kadar sahte nebi ve resul iddiasında bulunan kimseler ve akımlara karşı red etme bu ayet, dilbilgisel tahlillerle ve ümmetin icmasıyla net bir şekilde red edilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm, sünnet ve İslâm ümmetinin icması ile Resulullah’ın (s.a.v.) son nebi ve resul olduğu kesin bir hakikattir. Reşad Halife gibi şahısların resul iddiaları batıldır. Nitekim biz Reşat Halife denilen bu kimsenin resul olmadığını ayet, sünnet, icma, Arapça dilbilgisi, mantıki açıdan, nebi ve resul kavramının tahlili yapılmak suretiyle bu iddiaların batıl olduğu ispatlanmıştır.
1- Nebi ve Resul Kavramlarının Lügavi ve Istılahi Anlamları;
a) Nebî (نَبِيّ) Kökü: “نَبَأَ” haber demektir.
Lügavi anlamı: Haber alan, önemli haber getiren.
Istılahi anlamı: Allah’tan vahiy alan kul. Vahyi insanlara iletmek zorunlu değildir. Bazı nebiler sadece kendilerine gelen vahye uyar, tebliğle yükümlü değildir.
b) Resûl (رَسُول) Kökü: “ر-س-ل” göndermek demektir.
Lügavî anlamı: Elçi, gönderilen kişi.
Istılahî anlamı: Allah’tan vahiy alan ve bu vahyi topluma tebliğ etmekle görevli olan kişi. Dolayısıyla Nebi (نَبِيّ): Kendisine vahiy gelen, yani Allah’tan haber alan kişidir. Resul (رَسُول)ise: Kendisine vahiy gelen ve bu vahyi başkalarına tebliğ eden, bir ümmete gönderilen kişidir.
Bu ifade, sadece “bir sıra numarası” değil, “kesin son” bildirir. Tıpkı bir zincirin son halkası gibi, ondan sonra başka bir halka eklenemez.
Şu halde:
Her resul nebidir, ama her nebi resil değildir.Misal:
Kur’an’da geçen birçok peygamber hem nebi hem resul olarak nitelendirilmiştir: Nitekim;
“Ve (hatırla ki) İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de andık. Hepsi sabredenlerdendi. Onları rahmetimize aldık. Çünkü onlar sâlihlerdendi.”
(Enbiyâ, 21/85-86) Aynı kişiler başka yerde resûl olarak geçer.
Dolayısıyla resul hem vahiy alır hem de risaleti insanlara ulaştırmakla görevlidir.
Bu farktan çıkan net kaide: Her resul nebidir ama her nebi resul değildir. Dolayısıyla Nebi: Allah’tan vahiy alan, fakat yeni bir şeriat getirmeyen peygamber.
Resûl: Yeni bir şeriatla gönderilen veya önceki şeriatı tebliğ eden peygamber.
Bundan Çıkraılacak Kaide;
Her resul nebidir, fakat her nebi resul değildir.
Ayette Açısından Son Nebi Ve Resul Muhammed aleyhisselam’dır.
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ
Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o Allah’ın resulü ve nebîlerin sonuncusudur (خَاتَمَ النَّبِيِّينَ). (Ahzâb, 33/40)
Bu Açıklamaya Göre;
Bu ayette Rasulullah’ın sıfatı iki şekilde geçiyor:
“Allah’ın Resûlü (رَسُولُ اللَّهِ)”,
“Nebilerin sonuncusu (خَاتَمَ النَّبِيِّينَ)”.
Arapça dil kaidesi gereği, eğer bir şahsa iki sıfat verilirse, bu sıfatlar tek bir zatı niteler. Burada hem resûl hem nebi olan bir kişiden bahsediliyor: O’da Muhammed aleyhisselam’dır.
“Son Nebi” ifadesi “Son Resul” Anlamını’da Taşır Mı?
Evet. Çünkü:
A- Resul, nebi olmayı da kapsar.
B- Eğer nebilik sona ermişse, o zaman vahiy kesilmiştir.
B- Vahiy kesildiyse, artık yeni bir resul de gönderilemez. Çünkü resul, ancak vahiy ile olur.
Net kural: Nebilik sona ermişse, resullük de sona ermiştir.
Dolayısıyla “hâtemü’n-nebiyyîn” denilerek hem nebîlik hem de risalet sona erdirilmiştir, çünkü resuller de nebi statüsündedir. Nitekim Araplar bir sonun ifade etmek için şu tabileri kullanırlar;
“Hâtemü’l-kitâb → Kitabın sonu” yani artık ona ek yapılamaz.
“Hâtemü’l-umûr” → “İşlerin sonu” yani tamamlanmışlık.
“Hâtemü’n-nebiyyîn” →”Nebilik mührü, nebilerin sonuncusu “
Hâtemü’l-ahbâr” → “Haberlerin sonu” yani hem nebi ve resullerin sonu ve artık yeni haber yok anlamındadır..
“Hâtemü’l-âlemîn” → “Âlemlerin sonuncusu” başka alem yok.
Hateme arap dilinde kesin bir sonluluk bildirir. Tıpkı bir mektubun sonuna mühür vurulması gibi, peygamberlik de Muhammed (s.a.v.) ile mühürlenmiştir.
Peki bu ne demek?
Allah Resulü unvanıyla birlikte nebilerin sonuncusu olarak nitelenmesi, onun hem resul hem de nebi olduğunu gösterir.
Nebilerin sonuncusu ise otomatik olarak resullerin de sonuncusu anlamına gelir, yani Resul olan bir kişi, mutlaka nebidir. Çünkü vahiy alması gerekir ve bu da nebiliğin şartıdır. Bu kaide ile Reşat Halife gibi benzeri kimseler asla Resul olmadığı ispatlanmış olur.
2- Arapça Dilbilgisi (Nahiv ve Sarf)Kuralları Açısından İfadenin Kapsamı;
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ
Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o Allah’ın resulü ve nebîlerin sonuncusudur (خَاتَمَ النَّبِيِّينَ). (Ahzâb, 33/40)
Bu ayette Rasulullah’ın sıfatı iki şekilde geçiyor:
“Allah’ın Resûlü (رَسُولُ اللَّهِ)”,
“Nebîlerin sonuncusu (خَاتَمَ النَّبِيِّينَ)”.
Bu ayet, Rasulullah (s.a.v.) hem resul hem de son nebi olduğunu bildirir. İddia sahipleri, “Bu ayette ‘hâtemü’r-rusül’ (resullerin sonuncusu) denmiyor, sadece ‘hâtemü’n-nebiyyîn’ deniyor; dolayısıyla başka resuller gelebilir” diyerek sapkın bir yoruma gitmişlerdir. Oysa Arap dili, İslâm tefsir geleneği ve mantık kuralları, bu iddiayı kesin olarak çürütür.
Hatem” Kelimesinin Anlam ve Kapsamı;
Hatem” (خاتَم) Sözlük anlamı: Mühür, son, nihayet, bir şeyi bitiren.
Istılahi Anlamı: Bir zincirin son halkası, artık ondan sonra benzeri gelmeyecek olan.
Hâtemü’n-nebiyyîn” ifadesi, “nebiliğin son bulduğu, artık hiçbir nebinin gelmeyeceği” anlamına gelir.
Peki Neden “Resul” de Dahildir?
Her resul, aynı zamanda nebidir. Kur’ân’da resul olarak gönderilen her peygamber Musa aleyhisselam İsla aleyhisselam ve Muhammed aleyhisselam aynı zamanda nebidir. Misal;
“Mûsâ’ya Kitab’ı ve furkānı verdik. Umulur ki, doğru yola erişirsin diye. Mûsâ, kavmine dedi ki: Ey kavmim! Ben size Allah’ın resulüyüm.”* (Şûrâ 42:48) Hem resul hem nebi.
Meryem oğlu Îsâ’yı da (gönderdik). Ona İncîl’i verdik. Ona inananların kalplerine şefkat ve merhamet koyduk.”* (Hadîd 57:27) Hem resul hem nebi.
Dolayısıyla, “nebi” kavramı “resul”ü de kapsar. Nebilik son bulduğuna göre, resullük de son bulmuştur.
Hatem” Kelimesinin Kapsayıcılığı;
“Hâtemü’n-nebiyyîn”ifadesi, “tüm peygamberlik silsilesinin sonu” anlamındadır.
“Nebî” kelimesi, “resul”ü de içine alan daha genel bir kavramdır.
Tıpkı “insan” kelimesinin “erkek ve kadın”ı kapsaması gibi, “nebî” de “resul”ü kapsar.
“Resul” ve “Nebî” Arasındaki İlişki;
“Resul” özeldir, “nebi” geneldir.
Her resul nebidir, fakat her nebi resul değildir. Misal;
Harun (a.s.) nebidir, fakat resul değildir.
“Hâtemü’n-nebiyyîn” dendiğinde, resuller de dahil edilir. Çünkü resuller zaten nebi statüsündedir.
“Hâtem” Kelimesinin Kesin Sonluluk İfade Etmesi;
“Hâtem” kelimesi, Arapçada “bir diziye son noktayı koymak” anlamındadır. Misal;
“Hâtemü’l-mülûk” “Kralların sonuncusu” (artık kral gelmeyecek).
“Hâtemü’l-enbiyâ” “Peygamberlerin sonuncusu” (artık ne resul ne nebi gelecek).
Kur’ân’da Resulullah’ın (s.a.v.) Hem Nebi Hem Resul Olarak Anılması;
Ayetlerde Rasulullah (s.a.v.) sürekli “nebi” ve “resul” olarak birlikte zikredilir:
“Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusu olan Muhammed…” (Ahzâb 33:40)
“Muhammed, yalnızca bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir.” (Âl-i İmrân 3:144)
-“De ki: Ben de sizin gibi bir beşerim. (Ancak) bana, ‘Sizin ilâhınız ancak bir tek ilâhtır’ diye vahyolunuyor.” (Kehf 18:110)
Bu ayetleri gösteriyor ki;
A- Rasulullah (s.a.v.) ‘’resul’’ olarak gönderilmiştir.
B- Aynı zamanda “hâtemü’n-nebiyyîn”dir.
C- Resul” ve “nebî” kavramları birbirini dışlamaz, aksine tamamlar.
İbn Hişam, Zemahşeri, Razi gibi dil ve tefsir alimleri bu kelimenin “nebilerin zincirini mühürleyen, artık başka nebi olmayacak kişi” anlamına geldiğini belirtirler.
Zemahşeri (Keşşaf): “Bu ifade, onunla birlikte nübüvvet kapısının kapandığını kesin şekilde gösterir.”
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder